BÜROKRASİDE
liyakat rafa kalkmış durumda.
Köklü geçmişe dayanan bir tabanı olmayan siyasi yapılar iktidar olduklarında, yandaş arayışına girip, bürokrasi ile oynamaya başladığında, ülkesine ve ülke insanına hizmet etmekten ve asli görevini hakkıyla yerine getirme kaygısından başka bir şey düşünmeyen dürüst bürokratlar, bu tür gelişmeler karşısında yalakalık yapamayacakları için geriye çekilirlerken, kimi uyanıklar, iktidarın kuyruğuna takılarak, mevki kazanmanın yollarını arayıp bulur ve öne çıkarlar.
İşte bu anlayış, bürokrasinin tüm dengelerini altüst eder ve liyakatlı bürokratların da çalışma şevkini kırar.
Bu yanlış uygulama, salt bugüne özgü bir şey değil.
Dünlerden bugüne tüm iktidarlar, bürokrasi ile gereğinden fazla oynamış, bırakın üst düzey bürokratları, en küçük bir memurla bile uğraşma saçmalığı içine girmişlerdir.
Bu çirkin süreçleri çok yakından bilen ve bu süreçleri birebir yaşamış birisiyim.
Bir siyasi yapıya ya da siyasiye hatta bir bireye vur abalıya misali saldırmaktan özellikle kaçınan birisiyim.
Olayları ve gelişmeleri, ideolojik ya da siyasi tercihime göre yapmaktan özellikle kaçınır, genelde objektif ve gerçekçi olmaya çalışırım.
Bu yazı dizimde dikkat ederseniz, ne AK Parti'den ne de Davutoğlu’ndan söz ettim.
Eleştirilerimin temel unsuru Cumhurbaşkanımızdı.
Zira, bu olumsuz süreçte, hem parti, hem de ülke politikalarının belirlenmesinde tek söz sahibi olan kişi Erdoğan.
Davutoğlu, Erdoğan’ın gölgesinde kaldı.
Yıllardır alışageldiğimiz tarafsız Cumhurbaşkanından, hem taraflı, hem de sürekli konuşan, dünyaya meydan okuyan, hem ülke, hem de ülke dışındaki muhataplarıyla sürekli polemiğe giren bir Cumhurbaşkanı ile karşı karşıyayız!
Bu durumun AK Parti'ye olumlu mu, olumsuz mu yansıyacağını bugünden öngörmek ne kadar zor olsa da, bu sürecin AK Parti'ye pek yarar getirmeyeceği ortada.
Erdoğan Cumhurbaşkanlığı konumunda kalıp yürütmeye yani Başbakana bu denli müdahale etmese, Davutoğlu belki de çok daha başarılı olup, partiyi yüceltebilir, yıllardır süregelen liderler arasındaki anlamsız ve de çirkin polemikleri ortadan kaldıracak bir çıkış sergileyerek, giderek gerginleşen siyasi atmosferi de bambaşka bir çizgiye taşıyabilir!
Ama bu çizginin hangi doğrultuda şekilleneceğini, bugünden bilmek de çok zor!
Erdoğan ve Davutoğlu'nun bundan böyle Türkiye’yi giderek mevcut laiklik çizgisinden de uzaklaştıracaklarından adım gibi eminim.
Bu da, Türkiye için bambaşka bir tehlike olarak görülebilir.
Tüm bu olumsuzluklardan nasıl kurtuluruz diye soracak olursanız, düşünsel ve ideolojik anlamda, büyük bir savrulma içinde olan, her kafadan bir sesin çıktığı, vatandaşlık bilincinin ülkeye hakim olması çizgisine odaklanma yerine, kimi mezhep ve etnik yapıların partide cirit attığı, geçmişteki iki kutuplu dünyanın ideolojik kalıplarına sıkışıp kalmış, bugünün gerçeklerine uygun bir sol anlayışa bir türlü yönelememiş, bir sağa bir sola savrulmakla meşgul olan bir CHP, kendini belli bir çizgiye oturtamadığı sürece, ne CHP, ne de Türk solu palazlanabilir.
MHP de aynı CHP gibi, iki kutuplu dünyanın soğuk savaş döneminde, ABD’nin komünizme ve SSCB’ne karşı dünyanın birçok ülkesinde oluşturduğu, milliyetçilik anlayışının askeri disiplin şeklindeki siyasi yapılanma, bugün için işlevselliğini büyük ölçüde yitirmiş, ümmetçilikle milliyetçiliğin sentezi iddiasıyla da, temelde birbiriyle çelişen bu iki zıt ideolojinin birlikteliği arayışından kurtulup, bugünün somut gerçeklerine uygun, yepyeni bir düşünsel arayışa yönelemediği sürece, MHP’nin de beklenen sıçramayı yapması çok zor.
CHP ve MHP’nin bu zaafından dolayı, AK Parti ve Erdoğan iktidarda kalmaya devam edecek gibi görünüyor.
Burada açıkça şunu söylemekte yarar var.
Ülkedeki kimi olumsuzluklara rağmen, AK Parti ve Erdoğan çok başarılı olduklarından değil, ülke siyasetinde kendilerini aşabilecek bir performans sergileyerek, topluma güven veren bir ciddi parti ve lider olmadığı için, AK Parti ve Erdoğan öne çıkmaya devam ediyor.
AK Parti karşıtlarının her şeyden önce AK Parti'yi ve Erdoğan’ı eleştirme yerine, CHP ve MHP’yi eleştirmelerinde yarar var.
2002’de AK Parti'yi iktidara taşıyanlar kimlerdi?
O tarihteki siyasi partilerin başarısızlığı ve tutarsızlığı değil miydi?
Bugün o partilerde ne değişti?
Bana göre temelde hiçbir değişiklik yok.