Çöküşün yol haritası

Politikada fay hatları sürekli gerilmektedir. Manavgat Belediyesi operasyonu, “Dürüstlük algısını” yerle bir etmiş; “17-25 Aralık” algı sürecini hafızalardan silip atmıştır. Her şeye rağmen CHP’nin protesto mitingleri halktan olabildiğince destek görmektedir. Karikatür krizi de siyasal ümmetçilerin iştahını kabartmıştır ki, “Atatürk, Cumhuriyet, Kemalizm” karşıtlığı söylemlerini yükseltmektedir. Yani Türk siyaseti “Sağlı-sollu” saldırı altındadır.

“Terörsüz Türkiye” politikası, DEM partinin gündemiyle, gıdım gıdım yürütülmekte; İYİ Parti, sürecin İmralı öncülüğünde yürütüldüğü iddiasıyla görüşme ve komisyonlara katılmamaktadır. Bu tavır, İYİ Parti’nin, DEM Parti ile görüşmeyeceği şeklinde anlamlandırılmaktadır. İYİ Parti’den ise, Anayasal çerçevede her parti ile görüşülebileceği, sürecin anayasal çerçeve dışında yürütüldüğü iddiasıyla, İmralı’dan yürütülen “Yıkım süreciyle” ilgili, hiçbir partiyle görüşmelerinin mümkün olmadığı vurgulanmaktadır.

Yazar, Gazeteci, Spiker, Siyasi yorumcu, Banu Avar; “Masum Görmeyelim” diyerek siyaseti ilgilendiren bazı “Söylem ve Anayasa değişikliği” hakkında hassasiyet dile getirmektedir: “Türk milletini inatla etnik parçalara ayıran her konuşmasında ‘Türk, Kürt, Çerkez’ diye sıralayan ‘Halkların kardeşliği’ edebiyatını masum gösteren ve ‘Eşit yurttaşlık’ zehrini geveleyenlere karşı dikkatli olmak bizim yurttaşlık görevimizdir. Bu tarz tanımlamalar Türkiye Cumhuriyeti kuruluş ilkelerini ve Türk ulusunu yok saymaktır. Türkiye Cumhuriyeti bir ulus devlettir.

2. iletmek istediğim konu anayasanın 42. Maddesinin önemidir: ‘Ana dilde eğitim Türkçedir’ maddesine ‘Eğitim Türkçe dışında başka dillerde de yapılabilir’ ifadesi eklenirse bu başka adımların önünü açar. Bir ülkenin parçalanmasına kadar giden bir süreç başlar.

Nasıl mı? Uluslararası toplum denen örgütler çeşitli yasalarla ülkeleri kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirilmeyi çok iyi bilirler. 1. Paylaşım Savaşı’ndan (1. Dünya Savaşı) beri var olan ve 2005’te yenilenen ‘Koruma Sorumluluğu Yasası’na göre bir ülkede anayasada birden fazla ‘Halktan, mezhepten, dinden, dilden ve ırktan’ bahsedilirse o halk ‘Özerk bölge statüsü’ için uluslararası topluma başvurabilir…” Yani ayrışmaya sürükler.

Irak’ta, Sudan’da, Kosova’da, bu yapılmıştır. Suriye’de süreç devam etmektedir. İsrail’in İran saldırısı Orta Doğu’da savaşın sürdürüleceğine işarettir. Masum görünen bazı istekler uluslararası arenada pek de masum olmamaktadır. Diplomasi dilinin doğru tercüme ve kullanımı önemlidir. Cumhur ittifakınca ‘İklim kanunu’ yerli ve milli diye tanımlanmaktadır.

“Kanlı 1923 darbesi” paylaşımları, emperyalist kültüre hizmet, tarihe hakarettir. Atatürk; Osmanlı’ya karşı değil, Sevr Antlaşması’yla Anadolu’yu işgal eden “işgalci ve işbirlikçilere” karşı savaşmıştır. Görevlendiren de ‘İstanbul Hükümeti’dir!..

Gelişmeler masum görülmemelidir. Fakirlik, yoksulluk, yüksek enflasyonun getirdiği geçim sıkıntısı, tarımda, hayvancılıkta, turizmde istikrarsızlık sürmektedir. Ama devletin bekası sadece bunlara bağlı değildir. Rüşvet, irtikap, yolsuzluk, ahlaki çürümüşlük, kültürel yozlaşma baştan ayağa çöküşe işarettir.