ÇOCUĞUN
cinsel istismarı fiziksel, duygusal, sosyal, ahlaki, kültürel ve hukuki boyutu olan geniş kapsamlı ve karmaşık bir sorundur. Öncelikle cinsel istismarın ne olduğunu terimsel olarak açıklamak gerekirse; "Cinsel istismar, yetişkinlerin çocuk ya da ergeni cinsel arzu ve gereksinimlerini karşılamak için, güç kullanarak, tehtid ya da kandırma yolu ile kullanmasıdır."
TARİHÇESİ
Geçmişe dönük bir inceleme yapıldığında, çocukluk çağı cinsel istismarının eskiden bu yana var olan bir olgu olduğunu görüyoruz. Babil dilindeki Hammurabi yazıtlarında babasından hamile kalan bir kız çocuğu anlatılmaktadır. Peru, Mısır ve Japonya’da kraliyet ailelerinin saflığını korumak amacıyla ensest ilişkilerin desteklendiği bilinmektedir. Yine Yunan mitolojisinde küçük çocukların cinsel olarak sömürüye uğradığı birçok hikâyeye rastlamaktayız. Tarihçe incelendiğinde istismarın aslında hep var olduğunu görüyor ancak sıklığı ile ilgili bir yüzde elde edemiyoruz. Günümüze yaklaştıkça istismar haberlerinin bu kadar sık gündeme gelmesinin bazı sebepleri olduğu düşünülmektedir: Hukuk sistemindeki güncel değişimler, medyanın bu konuyu ciddiyetle ele alması, sosyal medyada mağdurların ve yakınlarının örgütlenerek toplumsal farkındalık kazanması, günümüz çocuklarının geçmişe oranla entelektüel kapasitelerinin daha geniş olmasından kaynaklı ifade yeteneklerinin iyi olması gibi birçok sebebe bağlanabilir.
GÖRÜLME SIKLIĞI
Çocuk ihmali ve istismarı tüm dünya ülkelerinde ortak bir sorun haline gelmektedir. Her yıl 1.6 milyon çocuğun fiziksel, cinsel, duygusal istismarın ya da ihmalin kurbanı olduğu; 1000’den fazla çocuğun bu nedenlerle öldüğü tahmin edilmektedir. Çocuklukta cinsel istismara maruz kalma sıklığı % 10-40 olarak bildirilmektedir. Aralığın bu kadar geniş olmasının sebebi cinsel istismar olgularının “karanlık sayı” olarak bilinmesidir. Yani; istismarın neden olduğu utanç, suçluluk gibi tepkilerden dolayı cinsel istismar çoğu kez gizli olarak kalmakta ve sır olarak saklandığı için de gerçek istatistiksel verilere ulaşmak zor olmaktadır. Cinsel istismara uğrayanların yalnızca % 15’inin bildirildiği dikkate alınırsa, ulaşılabilinen olgular buzdağının görünen kısmı ile sınırlı gibi düşünülebilir.
NEDEN ÇOCUKLAR HEDEF ALINIYOR?
Saldırganın bakış açısından çocuklar, kendilerini ideal mağdur konumuna iten belirli özelliklere sahiptirler:
• Merak: Çocukların çevrelerindeki dünyaya yönelik doğal ve yoğun bir merak duygusu vardır. Büyüdükçe, meraklarının yoğunlaştığı konuların başında da cinsellikleri gelir ve cinselliğe yönelik merakın yoğunluğu, cinselliğin toplumda halen bir tabu olmasından dolayı çocuğun merakını giderecek bilgileri yakın çevresinden öğrenememesi sonucu gittikçe artar. Çocuk çevresinde (aile, televizyon, basın, çeşitli konuşmalar) kendisinin dışlandığı ve kendisine hiç veya çok az bilgi verilen bir şeylerin olduğunun farkına varır. Çocuğun doğal merakı ve bu merakı giderecek bilgilerin verilmeyişi, çocuğun saldırgan tarafından kolayca kullanılmasını sağlayabilir.
• İlgi ve sevgi ihtiyacı: Çocukları cinsel saldırı için yüksek risk konumuna iten belki de en önemli özellik, çocuğun ilgiye ve sevgiye olan gereksinimidir. Tüm çocuklar ilgi ve sevgiye gereksinimleri olduğu için, cinsel suçlar açısından risk altında olmakla birlikte, bu risk özellikle ailesinden yeterli ilgi ve sevgiyi görmeyen veya ailesinden uzakta olan çocuklarda daha belirgindir.
• Erişkinler tarafından kolayca yönlendirilebilme ve savunmasızlık: Çoğu anne-baba, çocuklarının eğitiminde özellikle büyükleri saymanın ve dediklerini yapmanın önemi üzerinde durur. Bu spesifik mesaj verilmese bile, çocuklar çok geçmeden çevrelerindeki dünyada gücün erişkinlerde olduğunun farkına varır ve yaşamlarının bu güçlü erişkinlere bağlı olduğunu öğrenirler.
• Olayı gizleme eğilimi: Bu duygunun risk oluşturmada en az etkisi olsa da, çocukların çoğu adölesan dönemde anne ve babalarının yapmamalarını söyledikleri birçok şeyin tam tersini yaparlar. Bu durum belki de büyümenin ve bağımsız olmanın doğal bir parçasıdır. Ne yazık ki bu durum, saldırgan tarafından amacına uygun olarak kullanılabilir. Bu nedenle cinsel istismara maruz kalan çocuklar genellikle olayı saklamaya meyillidir. Bu durum, özellikle adölesan dönemindeki çocuklarda, bu tür bir olayın mağduru olmaları nedeniyle, özgürlüklerinin bir kısmını kaybedecekleri korkusuyla belirgindir.
• Çocuk şahitliği farklıdır: Bu en tartışmalı husustur. Çocuklar kötü bir şahit midir? 25 yıl ve öncesinde bu fikir geniş çapta kabul görmekteydi. Çocukların gerçeklikleri ayıramadıkları bir fantezi dünyasında yaşadıkları düşünülürdü ve özellikle cinsel istismar konusunda söylediklerine inanılmazdı. Ancak son yıllarda çocuk cinsel istismarında hakim görüş, çocukların maruz kaldıkları cinsel istismar konusunda yalan söylemedikleri ve söylediklerinin doğru olduğu seklinde değişti. "Çocuklar bir sorundan kurtulmak için yalan söyler, bir sorunun içine girmek için değil" ve "eğer çocuk tarif ediyorsa, mutlaka olmuştur" seklindeki fikirler birçokları tarafından kabul edilmekteydi ve onlar için çocuk ideal bir şahitti. Ancak bu görüş de, çocukların güvenilmez olduğunu savunan eski görüş kadar hatalıdır. Çocuklar kötü şahit değildir, ancak ideal şahit de değildir. Farklı bir şahittir. Bu farklılık çocuklara daha profesyonel bir yaklaşım gerektirir. Çocuklar cinsel istismar olayında saklama amacı dışında nadiren yalan söylerler, ancak olayları yanlış değerlendirebilirler.
ÇOCUKTAKİ HANGİ DAVRANIŞLAR ANNE-BABADA ŞÜPHE UYANDIRMALI?
Çocuk, cinsel istismara maruz kaldıktan sonra sözel olarak bunu ifade etmese de hâl ve hareketleriyle anne-babasına durumu anlatmaktadır:
Çocuklarımızı korumak için neler yapabiliriz? Tüm bu okuduklarımız, duyduğumuz haberler bizi moral olarak aşağı çekse de çocuklarımızı tehlikelere karşı koruyabilmek adına yapabilecek çok şeyimiz var.
• Kültürümüzün etkisine bağlı olarak “cinsellik ve cinsel kavramlar” tabu olarak gizlendiği için çocuklar, bu konularda konuşmayı ayıp veya günah olarak yorumluyorlar. Merak ettiklerini veya maruz kaldıklarını anlatmaktan korkabiliyorlar. Çocuğunuza “her şeyini benimle paylaşabilirsin” güvenini kazandırmalısınız.
• Çocuklar ve gençler; cinsellik, kendi bedenlerini koruma, iyi ve kötü dokunuşu ayırt etme, yardım isteme, kendini ifade etme konularında desteklenmeli, bilgilendirilmelidirler. Çocuklara, beden sınırlarını koruma ve kim olursa olsun “hayır” deme hakkına sahip olduğu söylenmelidir. Bu konuda çocuklara, ailelere, topluma yönelik çocuk hakları, pozitif ebeveynlik, cinsel eğitim, cinsel sağlık, cinsiyet eşitliği gibi eğitimler sürekli uygulanmalıdır.
• Çocuğunuzun yabancı insanlara karşı olan tutumlarını gözlemleyip, doğru olan tutumu öğretmelisiniz. Çocuğun çevresindeki yetişkinlerin çocuğa sevgi ve ilgi gösterirken çocuğun beden sınırlarına saygı duyması gerekir. Çocuk; birini öpmesi, kucağına oturması, sarılması için zorlanmamalı, çocuğun bedeninin çocuğa ait olduğu kabul edilmeli ve bu, çocuğa hissettirilmelidir.
• Sosyal medya, telefon, tablet gibi dijital araçlar genellikle yabancılar tarafından çocukları istismar etme amacıyla sıklıkla kullanılmaktadır. Yetişkinler bu dijital araçların güvenli kullanımıyla ilgili çocukları bilgilendirmelidir. Gerekirse bu bilgileri eğitim kurumları, toplum merkezleri, danışmanlık merkezlerinden talep etmelidirler.
OK