Çocuğum zeki ama başarısız!

En zor mesleklerden biri: Ebeveynlik.  Günümüzde anne babalar, çocuklarının gelişimi, sağlığı, mutluluğu ve başarısı için sürekli daha çok didinen ve 'daha iyisi olması” yolunda kafa yoran pozisyonda. Ne olmalı, nasıl yapmalı...

En zor mesleklerden biri: Ebeveynlik. 
Günümüzde anne babalar, çocuklarının gelişimi, sağlığı, mutluluğu ve başarısı için sürekli daha çok didinen ve “daha iyisi olması” yolunda kafa yoran pozisyonda. Ne olmalı, nasıl yapmalı ya da nelerden kaçınmalı sorularına cevap bulmak için altın kurallar içeren listelere başvuran anne babalar bu yoğun çabaları ile aslında tek bir şeyi amaçlamakta: Çocuklarının iyi bir geleceğe sahip olması.
Ve iyi bir gelecek dediğimiz zaman aklımıza ilk gelen ise çocuğun eğitim hayatı oluyor. İşte bu noktada da eğitimde klasikleşmiş bir cümle çıkıyor karşımıza: “Çocuğum çok zeki ama ders çalışmıyor!” 
Çoğu anne babanın dilinde olan, dile getirmese de aklını kurcalayan bu cümle içinde birçok anlam barındırıyor: Açık bir övgü ve gizli bir sitem.
Ebeveynlere biraz daha kulak verdiğiniz zaman ise cümlenin devamı olduğunu açıkça görüyorsunuz: “Şimdi böyle düşük notlar aldığına bakmayın. Önceden çok başarılıydı; hep yüksek notlar alırdı! Bir anda ne oldu bu çocuğa biz de anlamadık.” Bu cümlelerle birlikteyse karşımızda belirsizlik ve hatta çaresizlik beliriyor.
Peki, ne oluyor da zeki olarak tanımlanan bu çocuklar başarısız oluyor?

İsterseniz duruma ilk olarak zekâ kavramı ile yaklaşalım. Sonuçta insanı biricik, en özel ve farklı kılan zekâdır. 
Gerçek dünyada fiziksel olarak var olmayan yani elle tutulamayan zekâ kavramından yola çıkarak pek çok insan diğerleri hakkında tanımlamalarda bulunur; yani onları etiketler: İnsanlar ya zekidir ya ortalama bir zekâya sahiptir ya da zeki değildir; aptaldır. Aslında aynı mantıkla kendimiz için de tanımlama yaparız. Tek fark kendimize dönüp “Ben zeki miyim?” sorusunu sorduğunuzda cevabımız muhtemelen “Evet. Ben zekiyim!” olacaktır.
Süreç ne olursa olsun kendimizi ve diğerlerini nasıl tanımlandığımız, etiketlediğimiz oldukça önemlidir. Çünkü aslında hepimiz ömrümüzün geri kalan kısmını bu etiket ile geçireceğimiz düşüncesine sıkı sıkıya bağlanırız. Yani bugün zekiysek, aslında geçmişte de zekiyizdir. İyi haberse gelecekte de zeki olmaya devam edeceğiz. Tabii ki tam tersi için de durum aynen geçerli. Yani geçmişte zeki değilsek bugün de zeki değiliz ve maalesef gelecekte de zeki olamayacağız. Özetle o tren bizler için kaçtı.
Oysa bu doğru değil! Beyin üzerine son yıllarda yapılan araştırmalar insanlar arasında yaygın olan bu inancın geçerli olmadığını açıkça kanıtladı. Yani kendinizi zeki görmüyorsanız ya da diğerleri tarafından zeki değil şeklinde tanımlanmıyorsanız üzülmeyin; o tren kaçmadı. Yeni araştırmalar beynin kasa benzediği gerçeğine ulaştı. Bu şu anlama gelmektedir: Beyninizi ne kadar çok kullanırsanız beyniniz o kadar güçlenecektir; her öğrenme deneyimi ile beyniniz gelişecektir. Çoğumuz için iyi haber olan bu araştırma sonucu ne yazık ki ders çalışmayan zeki çocuklarımız için bir problem. Çünkü araştırma açıkça gösteriyor ki eğer öğrenme gerçekleşmezse beyin zayıflar.

Zeki olarak tanımlanan çocuklarının başarısızlıklarının sebebi de bu gerçeğin altında yatar. Diğer insanlar tarafından zeki olarak tanımlanan çocuklar “Nasıl olsa zekiyim” düşüncesi ile hareket ederler. Bu durum karşısında çocuklar iki farklı gerekçe ile aynı davranışı gerçekleştirir: Zeki olduklarını ispatlama çabası ile ders çalışmamak ya da çalışıp başarısız olmaları sonucu zeki etiketini kaybetme kaygısından dolayı ders çalışmamak.
Öyle görünüyor ki çoğu çocuk için zeki olmak öğrenmekten daha önemli bir konumda. Bu yüzden etiketi devam ettirip öğrenmemeyi ve sonunda da başarısız olmayı göze alıyorlar.
Çözüm ise basit: Çocuklarımızı etiketlememek!