CHP’ye yıllarımı verdim.
Bu ülkeyi ve bu ülke insanını ileriye götüreceğine inandığım için, siyasi kutuplaşmanın tavan yaptığı, çatışmaların tırmandığı 1980 öncesi dönemde, en ön saflarda, en dinamik olduğum yıllarımı bu harekete adadım.
Sosyal Demokrat ya da CHP’li olduğum için sürgün edildim, bir sürü mağduriyetlere uğradım.
Gençliğimin toyluğunda, öğrendiklerimle ya da bana öğretilenlerle yetinip, bu çizgide ülkeyi kurtaracağıma inanarak idealistçe boğuşup durdum.
Belli bir yaşa geldiğimde, öğrendiklerimin yeterli olmadığını, çok daha fazla şeyler öğrenmem gerektiğini kavramam bir yana, öğrendiklerimi de doğru bir biçimde anlama çabasına girdiğimde, kazın ayağının gençliğimde öğrendiklerim gibi olmadığını anlamaya başlayınca, bütün ezberlerimden arınmaya, yeniden bir düşünce biçimi ve bu düşünce doğrultusunda da belli temel ilkeler belirlemeye, bunun için de, tüm tez ve antitezleri araştırıp kendime özgü bir senteze gitmeye başladığımda, en azından düşünsel anlamda ne kadar özgür olduğumu anlayabildim.
Bir ideolojinin ya da bir siyasi partinin bana dayattığı tüm öğretileri sorgulamaya başladığımda, gençliğimde ne kadar kör olduğumu anladım.
Bugünkü CHP’nin darmadağın olma hatta çökme noktasına gelmesi de gösteriyor ki, ne CHP, ne Türk Sosyal Demokrasisi ne de Türk Solu bir türlü çağın gerçeklerini görebilmiş ve bu gelişim ve değişimi henüz yakalayabilmiş değil.
Sanırım en kısa zamanda Türk Solu, CHP’den ve de statükocu, tutucu muhafazakar sol çizgiden kurtulup, yepyeni bir yapılanmayı gerçekleştirir.
-DEVAMI YARIN-