CHP’nin demokrasi mücadelesi

Sabah herkes İstanbul'daki tutuklama haberleriyle uyanmıştı. Siyasi atmosferde tansiyon yükseliyordu. Erken seçim ve anayasa değişikliği üzerinde pazarlık ve paradigma yorumları sürüyordu. Toplumun sinir uçları gıdıklanmaya başlamıştı. Hukuk ve adalet kavramlarında tartışma büyüyordu. Gözaltı ve yasaklara karşı İstanbul halkı Saraçhane'de toplanmaya başlamıştı.


Kayyum atamaları zaten gündemden düşmüyor; gazeteciler de tutuklanıyordu. "Halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılama" suçu iddiasıyla, Zafer Partisi Genel Başkanı, Sn. Ümit Özdağ daha önce tutuklanmıştı. Aynı zamanda İmralı görüşmeleri ve terör örgütünün kendisini feshi yönünde tartışmalı politik süreç hareketli ve hararetli sahneler sergilemekteydi. CHP öncülüğünde miting, gösteri ve protestolar dalga dalga büyüyor, Saraçhane’den Maltepe’ye, Mersin’e, Konya’ya doğru uzayıp gidecekti.


Diploma tartışması eskiden de vardı. Gündeme yenisi düşmüştü. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, Ekrem İmamoğlu'nun, İstanbul Üniversitesi Yönetim Kurulunun, 18 Mart 2025 günü, haberlerden yansıdığı şekliyle "Not ortalamasının yetersizliği" gerekçesiyle, 27 kişiyle birlikte diplomasının iptal edildiği yayılmıştır. Geriye dönük karar muhalefette “İtibar suikastı ve adaylık yolunun kesilmesi, hukuksuzluk, adalete güven riski” şeklinde yorumlanmaktaydı. İstanbul üniversitesi başta olmak üzere üniversite öğrencilerinin başlattığı eylemler liselere doğu yayılacak, bazı eğitimcilerden de grev kararı çıkacaktı.


İstanbul belediyelerinde, 19 Mart günkü, gözaltılar tutuklanmalarla sonuçlanmıştı: "Şişli Belediye Başkanı, Beylikdüzü Belediye Başkanı ile birlikte İBB Başkanı, Ekrem İmamoğlu da, kuvvetli suç şüphesi gibi gerekçelerle tutuklanarak Silivri Cezaevi’ne gönderildikleri gözlenmişti. Tutuklama haberleri ikinci dalga operasyonlarıyla yeni boyut kazanmış siyasi yasaklar, BTP Genel Başkanı Sn. Hüseyin Baş’a; “Kongreyi engelleyenler, yarın bütün seçimleri engelleyebilir. Bu bir darbedir” deme noktasına getirmiştir.


Cumhuriyet Halk Partisi, 23 Mart 2025 günü, üyelerine yönelik Cumhurbaşkanı adayı için planladığı seçim sandığına destek sandığı da ekleyerek farklı yöntem uygulamıştır. Gözaltı süreciyle başlatılan protestolara katılımın her gün arttığı görülmüş, üniversite öğrencileri de protestolara destek vermiştir. Hukuk ve demokrasi mücadelesi adına üniversiteler hareketlenmiş, CHP önderliğinde “Kötülüğe muhalif protesto” eylemleri başlatılmıştır. Muhalefet liderleri de destek ziyaretleri yapılmıştır.


İstanbul siyaseti hafızalara bazı slogan ve politik sözler kazımıştır: "İstanbul'u kazanan, Türkiye'yi kazanır! İstanbul'u kaybeden, Türkiye'yi kaybeder! İstanbul haksızlığa uğrarsa, Türkiye de haksızlığa uğrar!.." Muhalefetin savları hukuk üzerinde yoğunlaşmakta ve iktidarın ömür boyu koltuk arzusu vurgulanmakta; "Olağanüstü hal durumu ve itibar süikasti yaratmak, iç cepheyi sağlamlaştırmak gayreti" diye işlenmekte, "Diploma iptalinin yok hükmünde olduğu savıyla masumiyet karnesinin ihlali şeklinde yorumlandığı, devlet imkanlarının aparat olarak kullanıldığı" şeklinde sözler sarf edilmiştir.


İktidar ve muhalefetin karşılıklı atışmalı, sert, tartışmalı söylemleri toplumsal gerginliği arttırmakta, tansiyonu yükseltmektedir. MHP'nin DEM Parti ile bayramlaşma; CHP ve İYİ Parti ile bayramlaşmama kararı ilginç karşılanmıştır. Her çileden adeta bir çare arayışı vardır. Siyaset arenası diriliş, uyanış trendine girmiş, bastırıldığını susturulduğunu düşünen halkın protestoları büyüttüğü demokrasi mücadelesi, hukukun üstünlüğü, bağımsızlık talebini dile getirdiği vurgulanmaktadır.


İnsanları konuşturan çevresi, destekçileri, hayalleri, ulaşmak istediği hedefleri, idealleri, ülküleridir. Üniversite gençliği umutsuzluğunu "Hiç bir işe yaramayan bir mesleğin eğitimini alıyoruz" şeklinde ifade kullanmakta ve bunu eğitim sisteminin beka sorunu endişesiyle karşılamaktadır. CHP, 23 Mart 2025 günü, Cumhurbaşkanı adayını belirleme seçimi yapmıştır. Sandık seçmende heyecan yaramıştır.


Kim haklı, kim haksız şimdilik bilemeyiz. Ancak AK Parti içerisinde de rahatsızlığın büyüdüğü açıktır. Sn. Ümit Özdağ ve Sn. Ekrem İmamoğlu dosyaları başta olmak üzere iddianamelerin bir an önce hazırlanması yönünde algı da olsa ses yükseltme başlamışlardır. İktidarın “Turpun büyüğü, silkeleme, ayaklarını denk al, daha kaç CHP’li ‘telef’ olup gidecektir…” gibi ağır söylemler kaosu derinleştirecektir. Mahkemeler kararı açıklayıncaya kadar herkes masumdur. Kimse sorumlu davranmak istememektedir. “1 Mayıs gösterilerinde yollar kapatılmış, 416 kişi gözaltına alınmıştır.” Herkes sorumlu davranmalı, özenli siyaset yapmalıdır. Türkiye Yüzyılı siyasetinin sürüklendiği yol çıkmaz sokaktır. Herkes; yemin ettiği Anayasal ilkelere saygı göstermeli, uymalıdır. Hep aynı gemideyiz.