CHP’nin Alanya’daki varlığı her zamankinden daha önemli

Atatürk Cumhuriyeti’nin kurucu partisi olan CHP 100. yaş gününü kutladı. İkinci bir cumhuriyetin kurulmakta olduğunun, ülkeyi yöneten siyasi rejim tarafından bir slogan ile açıklanmakta olduğu bugünlerde CHP’nin bir asırlık varlığı elbette önem taşıyordu. CHP, Atatürk devrimlerinin yurt düzeyinde yaygınlaştırılıp, modern, laik bir ulus devlet oluşturulması yolunda ana organ rolü üstlenmişti. Kuvayı Milli Teşkilatı’ndan, Halk Evleri’ne kadar uzayan devrimin bütün aygıtları, CHP liderliğinde Anadolu’nun en ücra köşelerine kadar ulaştı. Alanya da bu gelişmeden yoksun kalmadı.


Cumhuriyetin kurulmasından 1950 yılına kadar geçen sürede CHP, Alanya’daki varlıklı ve aydın kişilerin önderliğinde kasabayı şekillendirdi. Özellikle 1940’lı yıllardaki Dim Çayı Sulama kanalları ve Beton Yanaşma İskelesi yapımları, Kızılkule ile başlayan tarihi eser restorasyonları Alanya’nın gelişimindeki önemli devlet yatırımlarıydı. 1950 yılında iktidara gelen Demokrat Parti’nin devam ettirdiği tek proje olan Devlet Yol Ağı da, 1948 yılında CHP tarafından kanunlaştırılmıştı. Programın birinci üç yıllık bölümünde Alanya da yer almaktaydı. 


1970-2000 yılları arası


1970’ler, şehirdeki genç CHP’li aydın birikiminin belediye yönetimine yansıdığı yıllardı. Kasabaya hakim olan tarikatın güçlü etkisinin hissedildiği o yıllarda, komprador burjuvazinin militan sağcı sokak güçlerine de yine, CHP ilçe teşkilatındaki gençlik karşılık veriyordu. Bu karşı koyuşta, demokratik sol ile gidilen dayanışma çok önemliydi.


Ülkedeki demokrasi adına ne varsa tasfiye eden 12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrası şehre örgütlü turizm girdi. Ülkedeki bütün siyasi eğilimleri içinde barındırdığı iddiası ile iş başına gelen Turgut Özal yönetimindeki ANAP sağcı iktidarı, turizmi gelişme modeli olarak aldı. Yüce turizm değerlerine halel gelmemesi için, şehirde en küçük bir itiraz bile siyasallaştırılarak dillendirilemez olmuştu.


1990’lar milliyetçiliğin yükseldiği yıllardı. Eli kanlı PKK terör örgütüne bir reaksiyon olarak yükselen milliyetçilik kendi kurallarını koydu. Boğaziçi yalılarında büyüyen ekonomi profesörü Başbakan Tansu Çiller’in, “kurşun atanı da, yiyeni de şerefli” olarak adlandırdığı bir devlet yönetimi, döneme damga vurdu. Dolayısıyla, ülkede ölçeğinde bölünüp başka isimlerle siyasi yaşamını devam ettiren sosyal demokrasinin esamesi bu anlamda okunamaz olmuştu!


2000’li yıllar, AKP dönemi


Bir proje oluşum olarak iş başına gelen Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) bambaşka bir çeyrek yüzyıla damga vuracaktı. İlk yıllarında ülkeyi tek başına yöneten siyasal islamcı AKP, daha sonra milliyetçi MHP ile ittifak kurarak ilerleyecekti. Ülkeyi olduğu gibi şehri de teslim alan bu sağcı anlayış, dillere pelesenk ettikleri “birlik beraberlik” ve “Alanya sevdalılığı” üstünden kendilerince olmazsa olmazlar tanımladılar. Şehirde vazgeçilmez değerler oluşturan ve yerel şovenizmi öne çıkaran mesajlar veren bu anlayışa karşı çıkan herkes neredeyse hain ilan edildi. CHP’nin gerçekten işi bu anlamda zordu.


Şehirdeki köklü CHP’lilerin, kendilerine karşı görüşte olan yerel yönetimlerin mal varlıklarına zarar verebilme ya da yatırımlarını engelleyebilme endişesi, onları aktif siyasetten geri çekmişti. Bu kez mangaldaki ateşi, dışarıdan Alanya’ya yerleşen partililere aldırma yoluna gittiler. Böylece parti örgütü ile klasik Alanya yerlisi ve kırsal insanı arasındaki ilişki bir ölçüde tıkanmıştı. Alanya’nın çok yoğun göç almasına ve şehrin demografisinin yeni gelenler lehine değişmesine rağmen, sağ partilerin Alanya kökenli bir liderlikle yürüme stratejisini CHP yaşama geçiremedi.


Alanya İlçe teşkilatı, CHP genel merkezinin sağcı hassasiyetleri gözeten ve sokağa taşınan itirazların iktidara yarayacağı söylemlerinden bağımsız hareket edemedi. Ön alıcı söylemlerde bulunamadı. İktidarın, hükümet komiseri gibi davranan uzantılarının şehirdeki her türlü yatırımı sahiplenip, başarısızlıkta da sorgulanmamasına büyük ölçekte seyirci kalındı. İktidarı elinde tutanların her aktivitede basında yer alıyor, dolayısıyla sürekli görünür kılınıyor olmaları karşısında yanıt veremediler. Alanya’nın sağcı basını ise CHP’yi, kendilerine yeterince haber akışı sağlamamakla (!) suçluyordu…


Ne yapılmalı?


Alanya şehir merkezindeki Güllerpınarı gibi büyük mahallelerde CHP’nin oy üstünlüğü zaten bilinmekteydi. Son seçimlerde buna Cikcilli, Tosmur, Oba gibi çevre mahalleler de eklendi. Yeni konutların üretildiği bu beldelerdeki CHP üstünlüğünün en büyük nedeni Alanya’ya olan kentli insan göçüydü. Laik, demokrat, özgürlükçü, hukukun üstünlüğüne inanan, daha da önemlisi Alanyalıdan farklı olarak siyasi iktidarın büyük şehirlerdeki baskılarından haberdar olan bir kitle, CHP’nin de içinde bulunduğu ittifakın oyunu artırmıştı. Soru şuydu; bu insanlar demokrat olmanın neresindeydiler? CHP’nin Kemalist genlerini mi taşıyorlardı, yoksa göçmen karşıtlığıyla kendini bulan seküler milliyetçiliğe mi yakındılar? Yani onlara seslenen herhangi bir milliyetçi sağ bayrak altında da toplanabilirler miydi?  Bunu bilebilmek olanaksızdı ama sorunun yanıtını bulup çıkarmak da CHP Alanya ilçe teşkilatının göreviydi.


CHP’ye oy artışı getiren bu, hem göç etmiş kentli insan hem de aydın Alanya yerlisinin en büyük düş kırıklığı, kendilerini ifade edecek siyasi oluşumun onları kapsayamamasıyla oluşacaktı. Siyasal islamcı iktidar ve ortağından yakınan ama itirazını ancak ulusal günlerde açılan bayrak ve Atatürk posteri altındaki yürüyüşlerde gösterebilen; bir kent aktivitesi olarak kendisine sunulan konserlerde, panayırlarda coşan bu kitleye sahip çıkmak gerekiyordu. Çünkü kapanın elinde kalacaklardı! Evlerinde oturan genç emekliler ya da büyük şehir kaosundan kaçıp gelmiş nitelikli insan gücünü işe yaradıklarını hissedecekleri, bilgilerini sunacakları bir siyasi oluşumda değerlendirmek onları daha verimli kılacak, Alanya’ya ilişkin aidiyetlerini de artıracaktı.


CHP’ye oy vermeme konusunda yeminli olan eski köy yerleşimlerindeki insanlar şehirli bir partiliyi kerhen dinliyor, asla söylediklerinden tatmin olmuyordu. O zaman bu insanlar onların dilinden anlayan, şehir seçkini gibi görünmeyen partililerle ikna edilmeye çalışılmalıydı. Şehir merkezinin yeni kent yoksulları ise mücadeleye daha kolay ortak edilebilirdi. Onları, bir türlü ilişki kuramadıkları eğitimli, ücretli çalışan kesim ile sınıfsal ortaklıkta buluşturmak en akıllıca yoldu. Üreten, rantiye olmayan her kesimden çalışanı sınıf ölçeğinde bir mücadeleye davet etmek çok daha değerli olacaktı. Bankadaki memur, hastanedeki doktor, oteldeki çalışan ve okuldaki öğretmeni sınıf bilinci içinde buluşturmak CHP’nin görevi olmalıydı. Bu anlamda sosyalist sol ile işbirliği yapmak akılcı bir yol olurdu.


Alanya dışarıdan; yönetimi oluruna bırakılmış, üstünden nemalanmak için kurtların fırsat kolladığı bir belde görünümü veriyor. Kültürü, doğası, insanı ve şehre giren maddi kaynağı açısından büyük bir zenginlik içeren ama bu zenginlikten alınan payın eşitsizlendiği bir şehir haline gelen Alanya’ya, CHP gibi köklü bir siyasi kurumun sahiplenmesinin gerektiği bir dönemdeyiz. Gittikçe yoksullaşan halkın, üretimini değerlendiremeyen çiftçinin, doğaya saygılı uygar bir kent özlemindeki şehirlinin yakınmalarını aktarmaktan çekinmeyeceği bir örgüt olmalı CHP. Şehirdeki göç ile oluşan farklılıkları bir zenginlik olarak değerlendirip onları daha yaşanabilir bir Alanya için sisteme dahil edebilmelidir. CHP şehir toplam kalitesinin yükselmesi için vizyon belirleyici, yön verici olmalı; DNA’sından aldığı Cumhuriyetçi ve laik kimliği ile fark yaratan söylemlerde bulunmalıdır. Bir sağcı gibi davranarak popülist oy avcılığına çıkmanın çıkar yol olmadığını bilmelidir.


Bütün bunları yaparken örgütsel disiplin ve kararlılık öne çıkarılmalı; üyelerin, Alanya yararına olduğu bilinse de partiden bağımsız çıkışlarının CHP’ye yarar getirmeyeceği onlara anlatılmalıdır. Alanya CHP’nin en büyük sorunlardan birisi, hem kendisini tanıtacağı hem de halkın yakınmalarını dillendireceği mecra yani yerel basının sağcı kimlik taşıyor olmasıdır. CHP ilçe örgütü yerel medyanın, özellikle manşetlerinde yeterince yer alabilmenin koşullarını kısa vadede sağlarken, uzun erimde de belki daha demokrat bir yerel basın örgütlenmesi için çalışmalara şimdiden başlamalıdır. Kim bilir, CHP’nin Alanya yerel örgütlenmesinin çizeceği model genel merkeze taşınıp, onlara yol gösterici bile olabilecektir.