AŞAĞI
Oba'da 10 yıldır ikamet ediyorum.
Her pazartesi günü pazar yeri kurulur bizim orada.
Oturduğum sitenin önünden başlar, Metro Kavşağı'na gider.
Her pazartesi sitenin arabaları hapis olur.
Yol kapandığından siteden çıkamazlar.
****
Önemli olan arabaların çıkmaması değil, ona alıştık.
Pazarcıların sokağa bırakıp gittikleri çöplere de alıştık.
Sabaha karşı kurulan tezgahların demir şıngırtısına da alıştık.
Turistlerle yapılan laubali konuşmalara da alıştık.
Bir aydır pazarcılardan biri ile zoraki arkadaş oldum.
İşte bu arkadaşlığa bir türlü alışamıyorum.
****
Her sabah saat 10.00 gibi mahalle bakkalına giderim.
Sabah gelen mis gibi kokulu taze ekmek alırım.
Uzun uzadıya kahvaltı yapar, haber izlerim.
Bir ay önce pazartesi sabahı yine bakkala gittim.
Sitenin kapısından çıkıp ilerliyordum ki biri seslendi.
"Dayı" dedi, "Ben seni bir yerden tanıyorum galiba."
Seslenen kişi 35 yaşlarında bir pazarcı.
"Olabilir" dedim. "Birine benzetmiş de olabilirsin."
"Yok yahu" dedi, "Geçen haftadan beri çıkaramadım seni."
"Valla uykumu kaçırdın" diyerek sırıttı.
"Kardeşim" dedim, "Beni düşünmekten başka işin yok mu?"
"Olmaz olur mu dayı bey, var ama sana da kafam takıldı."
"Kusura bakma, bakkala gitmem lazım" diyerek uzaklaştım.
****
Ekmek alıp geri dönmüştüm ki yine o.
Bana dik dik bakıp, kafasını sallıyor.
"Bu adamı nereden tanıyorum" diye düşündüğü belli.
Adam beni kafasına fena halde takmış anlaşılan.
Çaktırmadan kapıdan geçiyordum ki yine seslendi.
"Aklımı seveyim ya dayı" dedi, "Hatırladım seni."
"Oh çok şükür" dedim içimden, rahatladı adamcağız.
Yanıma yaklaştı ve "Sen Memet Ali'nin gazetesindeki adamsın" dedi.
"Bir defasında gazeteye mal sarıyordum ki seni gördüm."
"Doğru mu diyom dayı bey" dedi.
"Evet doğru diyorsun, artık bu gece rahat uyursun" dedim.
****
Hemen elini uzatıp, elime yapıştı.
"Benim adım Cehalettin" dedi. "Valla bir çay içmeden salmam."
"Sağol kardeşim" dedim. "Kahvaltıya ekmek bekliyorlar."
"O zaman ilk fırsatta çayımı içmeye geleceksin" dedi.
Baktım, "Evet" cevabı almadan elimi bırakmayacak.
"Olur" dedim ve eve doğru yürüdüm.
Bir yandan da düşündüm ve içimden konuştum.
Bunca hayat meşkalesi içinde adamın merakına bak dedim.
Binlerce düşüneceği şey var bu ülkede.
Adam hepsini bırakıp, benim kim olduğumu düşünüyor.
Hem de mal sardığı gazete parçasından görerek.
Keşke bu merakını gazetedeki haberlere gösterebilse.
Keşke benim kim olduğumla ilgileneceğine, ülkenin kimlerin elinde hırpalandığıyla ilgilense.