Kurtuluş Savaşında çok farklı dünya görüşüne sahip insanlar ve de belli güçler tek yumruk olurken, belli bölgelerde de çok sayıda isyanlar olmuştur.
Kurtuluş savaşında kahramanlarımızın kahramanlıklarından söz ederken, asker kaçaklarından, isyanlara katılanlardan, dağa çıkıp eşkıyalığa soyunanlardan, düşmanla işbirliği yapanlardan da söz etmemiz ve toplumun da, tüm bunları bilmesi ve Kurtuluş Savaşının salt Yunanlılara yani düşmana karşı yapılmadığını bilerek, ne zor bir sürecin yaşandığını kavraması gerekir.
Kurtuluş savaşı devam ederken, belli bir süre sonra, düzenli orduya geçilmiş, dağınık kendi başına buyruk güçler bir biçimde bir araya getirilmiştir.
Savaş kazanıldıktan ve yepyeni bir Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurulması sonrasında da, görüş farklılıkları başlamış, bu süreçte de, savaşa ciddi katkıları olan kimi isimler şu ya da bu biçimde tasfiye edilmiştir.
Bu tasfiyenin en önemlisi de, İzmir Suikastı girişimi ve İstiklal Mahkemelerindeki yargılamalar sonrasında İttihatçı liderlerin önde gelen isimlerinin cezalandırılmalarıdır!
Tabii bu yargılamanın biçimi, hala bugün bile tartışılmakta.
Mustafa Kemal tüm bu süreç içinde çok başarılı bir politika izleyerek, harekete büyük ivme kazandırırken, diplomasideki üstün başarısı sayesinde, İtilaf devletlerinin tepkisini de asgariye indirip, Komünist Rusya ile de çok iyi ilişkileri sürdürme akılcılığını ve gerçekçiliğini göstererek, Yunan işgalini ortadan kaldıracak askeri zafere de silah arkadaşlarıyla beraber başkomutan olarak imzasını atıp, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurulmasını sağlayarak, ATATÜRK ismini almıştır.
Çanakkale 1915’de geçilmiş olsaydı, Çarlık Rusya’sı savaşın galipleri arasında yer alacak ve Türkiye’yi işgal edecek güçlerin başında gelecekti.
Rusya’da devrim gerçekleşmeseydi Çarlık Rusya’sına karşı kurtuluş savaşı verdiğimizde başarılı olabilir miydik?
Komünist Rusya bize destek vermeseydi, Kurtuluş savaşını kazanabilir miydik?
Çok daha önemlisi, itilaf devletleri özellikle de İngiltere, Komünizm tehlikesinden korkmasa, Mustafa Kemal’in de başarılı diplomasisi olmasa, Yunanistan’a çok daha güçlü bir biçimde destek vererek Yunanlıların Anadolu’yu işgaline katkıda bulunabilir miydi?
Tüm bu soruların yanıtını vermek tabii ki çok zor.
Ama şu bir gerçek ki, Türk insanı, her tür zorluğa ve imkansızlıklara rağmen, gene de işgale karşı durma yiğitliğini gösterirdi.
Çanakkale Savaşı’nın boşuna yapıldığını, 1915’te boğazları geçemeyen itilaf devletlerinin 1918’de ellerini kollarını sallayarak İstanbul’u yani ülkeyi işgal ettiklerini, bu yüzden de, Çanakkale’de akan kanın boşuna olduğu iddialarının ne kadar yanlış olduğunu anlatmak için bu konuya girdik.