Zaten Müslümanlığı diğer dinlerden üstün kılan nitelik de, bu değil midir? Hıristiyanlarda olduğu gibi; aforoz tehdidiyle insanları korkutmak, Endülüjansla para karşılığı günahlardan arınma, cennette yer ayırtma, günah çıkarma gibi aracılı ibadet Müslümanlığa aykırıdır. İbadet kul ile yaradan arasındaki duygu bağıdır; bunun mekanı, şekli ve zamanı yoktur. Elbette camiler sadece ibadet yerleri değildir. Eğer öyle olsaydı kadınlar ibadet edemiyor olacaklardı.Türk Dil Kurumu’nun Türkçe Sözlüğü düşüncelerimi destekliyor. Cami veya cemevi “toplanılan, toplayan, bir araya getiren” anlamındadır. Camia ve cemaat; cami çevresinde oluşan topluluğun adıdır. Camiler sosyal alanlardır. Eskiden külliye tarzıyla bünyesinde; han, hamam, medrese, imaret, bahçe ve gasilhane gibi sosyal yapılarla bir bütünlük oluştururdu. Ne yazık ki günümüzde camiler sadece ibadet yapılan yerler olarak görülüyor. Bir taş mihrapla başlayan 1400 yıllık kültürel birikimden gelinen nokta budur.Cami yapımı, her dönem bir tartışma ve istismar konusu olmuştur. 1970’lerde Aydın girişinde yapılmış kaçak 9 katlı yapıyı yıkımdan kurtarmak amacıyla çatısına minare eklemişlerdi. Yapı imara aykırıysa bodrumuna mescit yapmak ne derece saygın bir davranıştır? Kare planlı bir yapının oturtma çatısına, cambazın bile çıkamayacağı bir minare eklemek ne kadar fonksiyoneldir? Kurs adı altında imar yasalarına aykırı yapı yapmak kente yarar sağlar mı? Yola girmiş cami yapmak hayır işi midir? Bu tür çarpıklıklara Alanya’da da sıkça rastlayabilirsiniz.Taksim Meydanı'ndan sonra Çamlıca Tepesi'ne cami yapma girişimi yeni tartışmalara neden oldu. Kafalarına göre mimarını da buluverdiler. Tasarımını yapacak olan mimar Hacı Mehmet Güner’in ilk açıklaması şöyle; “En yüksek ve en az 6 minareli, en geniş kubbeli yapı olacak. Klasik tarz kubbesiz ve minaresiz olmaz”. “Kubbe en akustik yapı elemanıdır, tercih nedeni budur” dese daha mimarca konuşmuş olacaktı. Böylesi şablon kafayla tarihe mal olacak mimari eser beklemek işi bilmemek demektir. Günümüz teknolojisini avantaja dönüştürerek ve Mimar Sinan’ı aşan yapıyı yapabilecek beyin; öncelikle “özgür beyin” olmalıdır. Mimar Sinan’da takılıp kalmak Sinan’ı hiç anlamamış olmak demektir.Günümüz teknolojisinin üstünlüğünü tasarıma yansıtabilmek için özgür ve farklı düşünmek gerekir. Kaldı ki minareler artık fonksiyonlarını yitirmişlerdir. İslam anlayışında israf haramsa simgesellikten başka yararı olmayan minare formu için yeni tasarımlara ihtiyaç olabilir. Ezanı sadece ibadete çağrı diye görmek dar görüşlülüktür. Zamanı hatırlamak, işe mola vermek, dalgınlık ve yorgunlukla olacak olan iş kazalarını önlemek, suçtan uzak durmak; ezanın görünmez fonksiyonlarıdır. Ezanın gürültü kirliliğine neden olması insan kusurudur.Çoğu bakanlıktan daha büyük bütçeye sahip Diyanet İşleri Başkanlığının dini yapıların planlamasıyla ilgili ne bir politikası ve ne de bir projesi vardır. Ülkede farklı düşünce ve inanışta insanların olduğundan da habersiz olabilirler. Laikliğin din devlet ilişkilerini ayırma tarifi uydurma ve yararsız bir söylemdir. Asıl olan farklı düşünen ve inananın da haklarına saygı duymaktır.Amaç cami sayısını değil, camilerin niteliklerini arttırmak olmalıdır.