Avrupa'nın kara kışa hazırlandığı, paranın tüm dünyada belli kişilerin elinde toplandığı, orta sınıfın yok olmaya başladığı. tüm dünya ülkelerinin ekonomilerinin kötü olduğu, Amerikan dolarının rezerv para olmakla ilgili sorun yaşadığı bir dönemdeyiz.
Dünyada bir ekonomik kriz var ve bütün dünya ülkeleri gibi Türkiye'de enflasyon ile mücadele halinde. Ekonominin dümenini elinde tutanların, IMF’nin, yazdıkları dikkate alınacak olursa bu durum 2030'a kadar devam edecek.
Enflasyon satın alma gücünün düşmesidir. TUİK enflasyon rakamlarını Eylül ayı için 3.08, yıllık enflasyon 83.45 olarak açıkladı. İstanbul Ticaret Odası ise yıllık enflasyonu 107.42 olarak ilan etti. Hayatın içinde yaşayan, bir şeyler alan ve satan kişiler olarak yani vatandaş olarak biliyoruz ki enflasyon yüzde 200'lere yakın. Gelir ve gider enflasyon oranımız oldukça farklı. Giderlerimiz piyasadaki mevcut enflasyon nedeniyle gün geçtikçe artıyor fakat gelirlerimiz devletin enflasyonuna göre hesaplandığı için aynı oranda artmıyor. Bu nedenle gelir ve gider arasındaki önlenemez açık, vatandaş olarak her geçen gün biraz daha fakirleşmemiz anlamına gelmektedir.
Enflasyon sabit gelirli maaşlı insanlar için alım gücünü azaltan bir canavardır. Ülkemizde şu anda yoksulluk sınırı 24 bin, açlık sınırı 7 bin 200'lerde. Verilen asgari ücret baz alınırsa büyük bir fakirleşme söz konusu. Sözcü Gazetesi'nden Erdoğan Süzer'in yazdığına göre 5500 liraya çıkarılan asgari ücretin alım gücü üç ayda 802 lira eridi ve 4698 liraya düştü. Temmuz ayından Ekim ayına kadar en düşük emeklinin alım gücü de azalarak 2990 liraya indi.
TBMM'nin yeni yasama döneminde konuşma yapan Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan "ekonomisine savaş açılan ülkeyiz" dedi. Savaşta olan Rusya ve Ukrayna değil mi? Sıcak savaşta olan Rusya'da enflasyon % 14.3, Ukrayna'da ise % 24 civarında. Sahi bizde enflasyon ne kadardı?
Hemen hatırlatalım TUİK rakamları bile % 83.45. Bu enflasyonda Türk insanı için ev almak, araba almak artık hayal. Türkiye'de insanlar et, peynir alabilirse şanslı. Ekmek, çocuk bezi, süt almak için bile mücadele vermek gerekiyor.
Son yıllarda enflasyon nedeniyle orta gelir gurubunda olan pek çok vatandaş, orta gelir grubundan düşük gelir grubu ve yoksulluğa doğru itildi. Sağlıklı ekonomilerde vatandaşların yoğun olarak orta gelir seviyesinde yer alması tercih edilir. Çünkü orta sınıf toplumsal dengeyi sağlama ve toplumun düzenini oluşturma misyonu yüklenmektedir. Orta direk, orta sınıf mevcut sistemin devamından yana çıkarak, kamusal çıkarları savunur. Bu yönüyle değerlendirildiğinde geniş bir orta sınıfın aynı zamanda dengeli bir toplumsal yapısının da göstergesi olduğu kabul edilir.
Sağlıksız ekonomilerde orta direğin erimesiyle birlikte, gelir kutuplaşmaları oluşmaktadır. Toplumun çok küçük bir kesimi gelir ve serveti elinde toplarken, toplumun büyük bir kesimi ise gittikçe fakirleşmekte ve alt sınıfa çok yakın bir konuma yaklaşmaktadır.
Türkiye'de kişi başına düşen milli gelir 2013'ten bu yana gerilemektedir. Milli gelirin düşmesi gelir eşitsizliğinin artmasına, orta sınıfın zayıflamasına ve toplumun giderek daha çok fakirleşmesine neden olmaktadır. Buna rağmen; biz, ülke olarak istatistiklere göre büyüyen, büyüdükçe fakirleşen bir ülkeyiz.
Enflasyon ile büyüyen bir ülkeyiz. Büyüdükçe dış borcu artan, dış borcu arttıkça büyüyen bir ülkeyiz.
İhracatta rekorlar kırarak büyüyen bir ülkeyiz. İhracat yapabilmesi için ithalatı daha çok büyüyen bir ülkeyiz.
Ne kadar çok ihracat yaparsak yapalım cari açığı büyümekte olan bir ülkeyiz. Cari açığı yükseldiği için fakirleşen bir ülkeyiz.
Türkiye büyüdükçe, küçük bir kesim hariç herkes, işçiler, sabit gelirliler ve maaşlı kesim, fakirleşiyor. Çalışanların milli gelirden aldıkları pay daha önce % 39 iken şimdi % 30'a kadar düştü. Türkiye'de halkı fakirleştiren bir büyüme yaşıyoruz. Çünkü ülkemizde büyüme tüketime dayalı, üretime değil. KALKINMAK İÇİN ÜRETİM LAZIM.