Büyük Alman makinesi

​​​​​​ALMANYA seyahatim, turizm, yeme içme, sanat ve kültür başlıklarını içeren, birden fazla yazıya dönüşecek potansiyele sahip. Yolculuk, Würzburg şehrine. Würzburg, yaklaşık 150.000 kişilik nüfusu ve üniversiteleri...

​​​​​​

ALMANYA

seyahatim, turizm, yeme içme, sanat ve kültür başlıklarını içeren, birden fazla yazıya dönüşecek potansiyele sahip.

Yolculuk, Würzburg şehrine.

Würzburg, yaklaşık 150.000 kişilik nüfusu ve üniversiteleri ile bir eğitim ve kültür merkezi. Ayrıca bir turizm kenti olması nedeniyle Alanya’yla ortak noktaları var. Fakat bizim memlekete 3.500.000 turist gelirken, burası 7.500.000 turist ağırlıyor.

Stuttgart havaalanına iniyoruz, İstanbul’dan hareket eden uçak gurbetçilerle dolu, hala memlekette gibiyiz, uçak yolculuğu boyunca hiç yabancılık çekmiyorsunuz.

Uçak inip de, durur durmaz koridora ve çıkış kapısına hücum eden insan grubu burada da aynı, fakat sakince koltuğunda oturup, kapılar açılmadan bir hareket olmayacağını bilen ve oturan insan sayısı daha fazla.

Koridordan geçip pasaport kontrolüne geliyorum.

Görevli, yeşil pasaportu görünce durup kafasını kaldırıyor, kibarca soruyor:

- Tatil için mi geldiniz, yoksa iş için mi?

Görevli, diğer bir ekranda benim pasaportun barkodunu okutuyor ve bekliyor. Ekranda bir şey çıkmayınca, hoş geldiniz diyor ve geri uzatıyor.

Alman devleti, kim geliyor gidiyor, bu aralar bir hayli dikkatli.

Bavulumu alıp kapıya yöneliyorum, Stuttgart havaalanının önündeyim…

Hava kapalı, güneş yukarda gri bulutların yukarısında olmalı diyorum kendi kendime… Hava soğuk Ankara ayazına benziyor.

Bir Akdeniz çocuğu olarak, güneyi, sıcak iklimleri şimdiden içimin derinliklerinde özlemeye başladığımı hissediyorum.

Yakınımdaki bankta, büyük hareketlerle gürültü ile konuşan Amerikalı öğrenciler var, diğer tarafta ayakta sigara içenler…

Yaşlı bir Alman teyze kendi yürütecini itekleyerek, yavaşça bütün bu sahnenin içinden geçiyor ve gidiyor…

(Almanya’nın genelinde yaşlı nüfus hakim, genç kuşak pek üremediğinden, nüfus git gide azalıyor. Sonradan öğrendiğim bir istatistiğe göre Merkel’in Almanya’da büyük yaygara koparan bir milyon mülteciyi almasından sonra, doğum oranlarında bir artış görülmüş.)

Dört çeker kuvvetli bir arabayla, otobanda süratle ormanların arasından Würzburg’a doğru yol alıyoruz.

Trafik seri ve problemsiz akıyor, sinyal vermeden kıpırdayan araba yok ve herkes güvenli sürüş mesafesinde.

Bütün Almanya sanki kocaman büyük bir makineymiş gibi hissettiriyor.

Alman topraklarına iner inmez hissedilen sakin ve düzenli bir hareketlilik mevcut. Herkes erken kalkıyor, hareket ediyor, işini yapıyor ve çalışkan.

Almanya’nın tamamen kapitalist ve polis devleti olduğunu hemen hissediyorsunuz. Pek duygu yok.

Hitler zamanında Almanya’nın dört bir tarafını saran ve bizim dile de olduğu gibi geçen otobanların (Autobahn) sağı solu hep ormanlık.

Aynı cins ağaçların sıralandığı yolda süregiden çalılıklar dikkatimi çekiyor soruyorum…

Yaban hayvanlarının birden bire yol atlamaması için düzenli bir şekilde ekilen bir ağaç türü olduğunu öğreniyorum...

Würzburg’un bulunduğu Bavyera eyaleti, Almanya ekonomisinin lokomotiflerinden. Başkenti Münih. bildiğimiz bütün Alman firmalarının üretim alanları bu çevrede, kişi başı gelir seviyesi bir hayli yüksek.

Şehir ve kasabaları geçerek yol almaya devam ediyoruz.

Würzburg, 2. dünya savaşı döneminde % 90 ı bombalanmış bir şehir.

16 Mart 1945’te 17 dakika boyunca bombalanarak %90’ı harap edilmiş. Fakat her şey yeniden eskisine uygun olarak inşa edilmiş.

Üzüm bağları ve şarapçılıkla ünlü olan şehir, coğrafi olarak Almanya’nın en fazla güneş alan yerlerinden biriymiş.

Kente yaklaşıyoruz. Uzaktan bir tepenin üzerindeki kale görünüyor, yaklaştıkça, yamaçlarında asma bahçeleri olan, kocaman bir tepenin üzerine inşa edildiğini görüyorum.

Şehirde işgal döneminde Amerikalıların yerleştiği eski bir üs bölgesinin yanından geçiyoruz.

Sıra sıra lojmanları, yeniden düzenlenip öğrenci yurduna dönüşmüş, fakat karargah binası ve etrafı tamamen bir hayalet bölge.

Şehrin tarihi 1400 yıl önceye dayanıyor. Üzüm bağları hemen her yerde ve yaz döneminde festivaller Main nehrinin kenarındaki büyük parklarda gerçekleşiyor. Köprüleri şatoları sarayları ve gezilecek yerleri ile muhteşem bir tatil şehri.

En önemli binası Unesco tarafından koruma altında olan “Residence” binası.

Tam bu noktada şehrin tarihi ile ilgili araştırma yaparken karşıma çıkan ilginç bir olayı aktarmadan geçmek olmaz.

1630 yılında Ortaçağ kilisesinin ve engizisyon mahkemelerinin kurulduğu karanlık dönemlerde Würzburg Bischof'u cadılık ve büyücülük suçlamaları ile 1200 kadın ve erkeğin yakılmasına neden olmuş. İşte bütün bu olaylar tam da bu meydanda gerçekleşmiş.

Bir üniversite ve turizm şehri olması kentin enerjisini tamamen etkisi altına almış. Kültür ve sanat ön planda…

En basta W.C. Röntgen olmak üzere fizik ve kimya alanında birçok Nobel ödülü almış bilim adamları bu şehirde yetişmiş.

Şehir merkezine yayılmış fakülteler ve olağanüstü güzellikte bir kütüphane var. Yurt dışında eğitim almayı düşünenler bence kesinlikle değerlendirmeli…

Burada bulunduğum yaklaşık 10 gün boyunca izlenimlerim ve gezdiğim yerler şimdilik bu kadar, çünkü hava gerçekten çok soğuk. Bahar ve yaz aylarında gelmek kesinlikle daha mantıklı…

Haftaya görüşmek dileğiyle, sevgiyle kalın.