Bu yazı bir ‘Sipahioğlu güzellemesi’ değildir

TEMELİ 1994 yılında atılan Alanya Balıkçı Barınağı mevzunu Alanya'da yaşayan herkes az çok bilir. Hele geçmişte ve bugün, işi siyaset olanlara anlatmaya gerek bile yok. Günümüzde, üzerinde ailecek gezinti yapılan, düğünü olan...

TEMELİ 1994 yılında atılan Alanya Balıkçı Barınağı mevzunu Alanya’da yaşayan herkes az çok bilir.Hele geçmişte ve bugün, işi siyaset olanlara anlatmaya gerek bile yok.Günümüzde, üzerinde ailecek gezinti yapılan, düğünü olan gençlerin yeni fotoğraf çektirme mekanı olan, her ne kadar bünyesinde lamba olmasa da görüntüsüyle misafirleri fetheden Deniz Feneri’nin bekçilik ettiği Balıkçı Barınağı, yıllarca atıl vaziyette kalmıştır.1994’ten 2008’e kadar bilmem kaç tane hükümet işbaşına gelmiştir, fakat Balıkçı Barınağı’nın yüzüne “bakan” bile olmamıştır.“Bugün ödenek gelecek”, “Yarın iş bitiyor” diye senelerce bekletilen Alanya Balıkçı Barınağı, şehrin en güzel yeri olan İskele bölgesini çirkinleştirmiş, Selçuklu’nun Alanya’ya armağanı Kızılkule, Tersane ve Kale manzarasını ise meczup haliyle gölgede bırakmıştır.1999’da Alanya Belediye Başkanı seçilen Hasan Sipahioğlu, konuyu pek çok kez Ankara’ya iletmiş, ancak Balıkçı Barınağı’nın Ankara tarafından bitirilmesi anlamında hiçbir sonuç elde edememiştir.Sipahioğlu bakmıştır ki Ankara’dan bize fayda yok, bu kez Ankara’ya elçi gönderip, “Siz bitiremiyorsanız bari ben bitireyim” demiştir.Sipahioğlu bu hamlesiyle belki de Ankara’nın yüzünün kızarmasını, böylece utanma belasına işin bir an önce bitirilmesini ummuş, ancak teklifi “Hay hay” denilerek anında kabul edilince de “Laf ağızdan bir kere çıkar” deyip Balıkçı Barınağı’nın yapım işini üstlenmiştir.Kısacası…Doğru Yol Partisi’nin (DYP) eski genel başkanı ve dönemin Başbakanı Tansu Çiller’in (aralarında gazeteci olarak benim de bulunduğum binlerce vatandaşın huzurunda) temelini attığı Balıkçı Barınağı’nı bitirme işi, yıllar sonra Alanya Belediyesi’nin kasasına emanet edilmiştir.Bugün, İskele’deki Harbour Restoran’ın önünden yürüyüp ALİDAŞ’a ait bölgeden çıkar çıkmaz karşınıza gelen Alanya Balıkçı Barınağı’nın demir kapısından içeriye adımınızı attığınız anda şunu bilin ki, bu devasa tesis Alanya Belediyesi’nin imkanlarıyla, dolayısıyla sizlerin parasıyla bitirilmiştir.Diyeceklerim bitti mi, bitmedi elbet!Yanlış hatırlamıyorsam, Alanya Balıkçı Barınağı’nın temelinin atıldığı aynı gün temeli atılan Olimpik Kapalı Yüzme Havuzu inşaatı da yıllarca kaderine terk edilmiştir.Kimi, “Dibimizde deniz varken bu yatırıma ne gerek vardı” diye söylenirken, muhalefet ise, “Bu hükümetin bu işi yapacağı yok” deyip siyasi rant peşinde koşmuştur.Netice itibariyle, tıpkı Alanya Balıkçı Barınağı gibi, temeli 1994’te atılan Olimpik Kapalı Yüzme Havuzu da 2011’in Mayıs ayına kadar bitirilememiştir.Tabi buna “bitti, öyle açıldı” denilebilirse…Anımsayın.2011’in 12 Haziran’ında genel seçimler vardı.Sanıyorum AK Partililer kendi aralarında şöyle dedi: “Seçim yaklaşıyor, muhalefet bizi vursa vursa bitiremediğimiz projelerden vurur. Biz en iyisi bu havuzun dışına güzel bir boya attıralım, bahçesini de yeşillendirelim ki, dışarıdan gelip geçen seçmen, ‘Maşallah, ne de çabuk bitti’ deyip sandık başında teveccühünü bizden yana kullansın.”Nitekim aynen dediğim gibi oldu.Önce dışı bir güzel boyandı, sonra bahçesi yeşillendirildi.Bu da yetmedi tabi, 21 Mayıs 2011 tarihinde, yani genel seçimlere 20 gün kala, dönemin Milli Savunma Bakanı ve AK Parti Antalya Milletvekili Adayı Vecdi Gönül ile Antalya Valisi Ahmet Altıparmak’ın yanı sıra şehrin ileri gelen zevatı apar topar tesise çağrılarak sözüm ona “biten” havuzun kurdelesi kestirildi.Ardından da “Vatana millete hayırlı uğurlu olsun” diye basın açıklamaları yapıldı.Ama işin içinde başka bir iş vardı, kısa sürede bu acil açılışın sırrı da ortaya çıkıverdi.Tesisin adında bulunan “Kapalı” ifadesi boşa gitmesin diye, kurdelesi kesildikten hemen sonra tesis tamamen kapatıldı.Çünkü tesisin adında olan “havuz”un suyu ısıtılamıyordu.Valilik, “Bütçemiz yeterli değil, havuzun suyunu ısıtacak yakıtı gönderemeyiz” deyince başta AK Partililer olmak üzere havuzda “çimmek” için senelerdir bekleyen şehir ahalisinin yüzü bir anda asılıverdi.Oysa unuttukları bir isim vardı: Hasan Sipahioğlu.Sanki ilerleyen yıllarda “Hızır mısın mübarek!” lafının yerine “Hasan mısın mübarek!” sözünü dilimize pelesenk etmek için hükümetlerin bitiremediği tesisleri devralıp kısa sürede iş görür hale getiren Sipahioğlu, “Bu da boynumuzun borcu olsun” deyip konuyu Alanya Kaymakamlığı’na açıverdi, “O kadar para harcandı, bari verin de ben işleteyim” dedi.Yıllarca atıl vaziyette kalan Alanya Balıkçı Barınağı gibi Olimpik Kapalı Yüzme Havuzu’nun da “yıllarca atıl vaziyette kalmasına” gönlü razı gelmeyen Sipahioğlu’nun bu talebine elbette “havuza balıklama atlar gibi” atlanıldı ve “Bu işi yapsa yapsa Sipahioğlu yapar, tıpkı Balıkçı Barınağı gibi” denildi.Havuzun açılış kurdelesinin kesildiği 21 Mayıs 2011’de söylenen onca okkalı laf, onca özlü söz, onca “Biz var ya biz, biz şöyle hizmet ettik, böyle icraat yaptık” lafları da ne yazık ki balon olup havaya uçtu gitti.Sözün özü…“At temeli, kes kurdeleyi, olmadı mı, yatırım bitmedi mi? Hiç sıkıntı edip düşünme, gerisini Sipahioğlu hallediverir” cümlesi çok yakında siyasi slogan haline gelmezse, ben bu işi bilmiyorum demektir.İşin esprisi bir yana…Bu yazıyı, kapalı kapılar ardında Sipahioğlu’nu eleştiren, beğenmeyen, haz etmeyen, ama yüzünü gördüğü anda “Vay Sayın Başkanım” çeken ikiyüzlülere ithaf ediyorum.Bu yazıyı bir de, Sipahioğlu’nun nasıl olup da üç seçim kazandığının sırrını henüz çözemeyenlere adıyorum.Bu ve benzer nedenlerle, yazının başlığında da dediğim gibi, bu yazı bir “Sipahioğlu güzellemesi” değildir.Bu yazı, Alanya siyasetinin Ankara nezdinde içine düştüğü yalnızlığın sadece küçük bir fotoğrafıdır.