Bitsin artık sınav çilesi

Dünkü sayıda köşe yazım yoktu, sıkı takipçilerimiz sağ olsunlar, arayıp 'Hayırdır birader” diye sordular. 'Eş durumundan ötürü Açık Öğretim Fakültesi (AÖF) sınavları için Antalya yollarında sürünüyorduk. Üstelik...

Dünkü sayıda köşe yazım yoktu, sıkı takipçilerimiz sağ olsunlar, arayıp “Hayırdır birader” diye sordular.
“Eş durumundan ötürü Açık Öğretim Fakültesi (AÖF) sınavları için Antalya yollarında sürünüyorduk. Üstelik sınavı iki güne yaymışlar ki, Cumartesi 12.00’de biten sınavdan çıkar çıkmaz Antalya’nın 19 ilçesinden merkezdeki okullarda sınava giren bizim gibi kuşlar yaşadıkları ilçelere hemen uçup gitmesinler, biraz para harcasınlar. Böylece Antalya ekonomisi canlansın, alışveriş merkezleri, restoranlar, otel ve pansiyonlar paraya para demesin istemişler” cevabını verdim.
İki gün süren “sınav işkencesi” sınavını tamamlayıp Alanya’ya döndük Allah’a çok şükür.
Size kısaca sınav arifesinde ve sınavlarda yaşadığımız stresi anlatayım ki, içinizde hâlâ Açık Öğretim Fakültesi okumak isteyen varsa ibret alsın, bir kez daha düşünsün.

***
Öncelikle, sınav Cumartesi günü 09.30’da Antalya’nın bilmem ne merkez ilçesinin bilmem ne okulunda olduğu için bir hafta önceden “üç beş kuruş ucuz olsun” diye internetten orta şekerli bir otel bulup rezervasyon yaptıracaksınız.
Cuma gecesinden –eğer varsa- navigasyon cihazınızdan okulun yerini bulup koordinatları gireceksiniz –ki sabahın köründe Antalya gurbetinde simitçilere veya temizlik işçilerine “Abi falanca okul nerede?” diye sormayasınız.
Bu arada, AÖF’ün bilgi notunda “Sınava gireceğiniz okula en az bir saat önceden gelin” yazdığı için yola Cumartesi sabahı kargalar daha kahvaltısını bile yapmadan, yani en az saat 05.30’da çıkacaksınız.
Özel aracınız varsa, bir buçuk saat Alanya-Antalya arası, çay kahve molası falan derken 08.30’da sınava gireceğiniz bilmem ne okulunu bulmanız gerekiyor.
(Özel aracınız yoksa yandınız, otobüsle dolmuşla sürüm sürüm sürünürsünüz.)

***
(Başta kısaca değindim, yeniden anımsatayım. Sınavlara ben değil yengeniz giriyor ama gerçek sınavı ben veriyorum)
Eğer sınava siz değil de eşiniz veya bir yakınınız giriyorsa, o öğrenciyi “velisi” olarak okula teslim ettikten sonra yakınlarda açık bir pastane, kafeterya, hiç olmadı bir esnaf kıraathanesi bulacaksınız. -Ki Pazar günü bunları bulma olasılığınız hayli zor.-
Gidiş-dönüş yakıt parasıydı, kahvaltı/yeme içme ücretiydi vesaire derken, 09.30’dan 12.00’ye kadar “Çay verir misin abi, neskafe sütlü olsun birader” diyalogu yaptığınız pastane veya kafeteryaya olan yüklüce hesabı hesaba bile katmıyorum.
AÖF sınavı bitince çile bitmiyor elbette.
Asıl sınav ondan sonra başlıyor.
Çünkü il merkezlerinin ekonomisinin kalkınmasına gönül vermiş olan çok kıymetli Açık Öğretim Fakültesi, veya YÖK, veya bunu belirleyen hangi kurumsa, aynı sınavı Pazar’a da koymuş.

***
E n’apıcan, mecbur gidip alışveriş merkezlerini dolaşıcan, e tabi hazır gelmişken eksik gedik, üst baş tamamliycan.
“Şu tişört indirimdeymiş”, “Bu ayakkabıdan bir alana bir bedavaymış” derken, bizim kredi kartı elin oğlunun post makinelerine gire çıka yoldan çıkıyor, oluyor mu sana bir günlük sınav seyahatinin maliyeti bilmem kaç bin lira.
Durun! Daha bitmedi!
Çünkü aynı senaryoyu Pazar günü de oynuyoruz.
Sözüm ona “indirimli” olan geceliği en az 50-60 Euro olan otelden çıkıp sabahın köründe yine mahalle mahalle, sokak sokak dolaşıp sınava gireceğimiz okulu arıyoruz.
Sonrası malum.
Bulursan şükredeceğin orta halli bir pastaneye, bulamazsan bir sabahçı kahvesine oturacaksın, cepten Facebook’a girip dün sen yollarda sürünürken falanca arkadaşın hangi mesire alanında veya hangi barda “Piknik keyfi” ya da “Falanca restoranda rakı-balık keyfi” türü paylaşımlarına bakacaksın, AÖF’ün gelmişine geçmişine inceden selam çakacaksın, vesaire vesaire.

***
Sınav çıkışında, bir gün önce gidip de göremediğimiz (!), görüp de yenemediğimiz (!), yani kredi kartımızın henüz sevişemediği post makinelerinin bulunduğu mağazaların arayışına girişeceksiniz. –Ki önümüzdeki ilk hesap kesim tarihi yaklaşırken kalbiniz küt küt atsın, içinizden ‘İnşallah asgari ödemesi bizim maaşa denk gelir’ diye dua edesiniz.-
İşin şakası bir yana…
Tamam, bu eğitim işleri, “Gençler okusun, diploma sahibi olsun” temennileri iyi hoş da, bari hayatımızda artık Büyükşehir Yasası diye bir şey var, mademki bu yasa ile tüm ilçeler şehir merkezi ile aynı statüde olacak, bari şu Açık Öğretim Fakültesi sınavlarını ilçelerde yapın da kurtulalım çok kıymetli siyasetçiler, bürokratlar.

***
Buradan pek muhterem AÖF yöneticilerine, ayrıca Antalya’yı idare eden lobici siyasilerine ve cingöz esnafına seslenmek istiyorum.
Şimdiden söz veriyorum.
Vallahi de billahi, sınavların ilçe merkezlerinde yapılması kararı çıksın, her ay gelip alışverişimizi yine sizden yapacağız, hatta konaklamasak bile sizin belirleyeceğiniz otellere/pastanelere gönüllü olarak bağışta bulunacağız.
Niye?
Çünkü ne siz mağdur olun artık, ne de biz…
Bize de yazık değil mi!