BİRİSİ DÜĞMEYE BASIYOR

Genelde hangi anlama geldiği kesin anlaşılamayan, "birisi düğmeye basıyor" cümlesi yine dillerde dolaşmaya başlamıştır. Liseli yıllarımızdan itibaren, üniversite ve sonrası sıkça kullanılan “düşmeye basma kavramı” dış güçlerle iç maşaların illegal yollardan anarşik eylemlere, terörizme uzanan tehlikeli ortam, dikenli yolları ifade etmektedir. “Düğmeye mi basılıyor; tetik mi çekiyor!?”, bilinmez. Ama tarihin tekerrürü hatırlanır...

Kutuplaştırma siyaseti ile toplumsal hafızanın paramparça, politize edilmesi,  provoke olayların artışına kolaycılık sağlamakta, teşvik etmektedir. Cephelere ayrıştırılmış mevzilere sıkıştırılmış militanize güçler gündemi etkilemekte, seçmen evrimleştirilmesi için vaziyet alıp, karşı guruba ateş ettirmek suretiyle mesaj iletmekte, toplumsal hafızayı karıştırarak siyasi aysberglerin gerisinde gizlenmektedir…

"Mitinglerde ortaya çıkan şeriat bayrağı ve taşıyana yumruklu müdahale; Suudi Arabistan'da iptal edilen Süper Kupa Maçı bahaneli siyasi rekabet; şehit  cenazelerinde provokasyon; İçişleri Bakanlığı önünde patlama; sosyal medyada atışmalar; Başka ülke vatandaşı yabancı ajan  uzantılarının yakalanması ve uluslararası baronların İstanbul'u mesken tutmuş olmaları; Filistin'e destek protesto şekilleri;  Fatih Camii imamına saldırı; Anayasa ve yargı kararları krizi... vs" 1970'li yıllardaki anarşik ortamı hatırlatmakta, olaylar gittikçe artmakta, toplumsal sinirler gerilmektedir...

Özellikle toplumu “sağ ve sol” siyasal atmosferde konsolide etme niyetiyle blok seçmen kitlesi oluşturma için algı operasyonlarıyla üçüncü yolun tahribi, Türk Ülküsü bütünleştirici ulus ışığının söndürülmesi aktörlerin mücadelesini beslemektedir. İllegal sağın rejime yönelik, "şeriata dayalı İslam Cumhuriyeti" ideali samanın altından su akıtılması, ıslatılması sessiz sedasız samanı çürütmek içindir. Halkın dini kutsiyetiyle kamufle görüntü, şekil Müslümanlığı politikası sağ zeminde yaygınlaşmaktadırlar. Halkın inancını kullanarak ensesine dayanmış bıçak, sırtındaki hançer misali militanize ruhlar, sağcılık idealizmini erozyona sürüklemekte, dindar politikacılardan bir çoğunun dini zafiyetinden istifade edebilmektedirler.

Sağ kanattaki bir kısım siyasal aktörler illeğal militanist ruhların eylem ve söylemlerini, provoke faaliyetlerini "dindar toplum" talepleri gibi değerlendirip sol siyasal atmosferi yıpratmada kullanmakta beis görmemektedir. Sağın atış ve ateşleri ise sol siyasal cephenin karşılık verme, saldırıya geçmesiyle Filistin-İsrail savaşı emsali ortaya çıkmakta, barışa uzanan yollar kesilmektedir. Türk ülküsü ise iki ara bir derede pasivize konumunda ülkü ve ideallerini yüzyılda çıkacak Türkçü lider umuduna bağlamıştır...

Siyaset kurumları Türk devlet geleneği genlerini yıpratmamalı. Siyasal sahadaki legal kuruluşlar illegal yapılanmaların örgütlerine sızma ihtimaline karşı tedbirli olmalıdır. “Su uyur, düşman uyumazmış!..”

Başını Türkçüler çekmese de siyasal atmosferin Türk Milli Ülküsü doğrultusunda şekilleneceği günler yakındır. Sağ ve solda yükselen milliyetçilik gurur ve şuuru bu yöne yol akmaktadır. Siyaset dili yumuşatılsa da, kutuplaştırıcı stratejilere karşı pozitif, aksiyoner ülkü yolu tercih edilse de birilerinin düğmeye bastığı zaman zaman gündeme gelecektir…