Biraz da futbol

DEĞERLİ okurlar. Eğer okuma zahmetine katlanırsanız, bugün sizlere, futbol konusunda ahkam kesmek istiyorum. Bizim ülkemizde, spor programlarında, ona buna argo sözlerle, saçma sapan benzetmelerle hakaret eden, laf ebesi yaygaracı beyinlerin yorumlarına...

DEĞERLİ

okurlar.

Eğer okuma zahmetine katlanırsanız, bugün sizlere, futbol konusunda ahkam kesmek istiyorum.
Bizim ülkemizde, spor programlarında, ona buna argo sözlerle, saçma sapan benzetmelerle hakaret eden, laf ebesi yaygaracı beyinlerin yorumlarına ilgi oldukça fazla olmasına karşın, bilinçli ve birikime dayalı ciddi ve de saygılı yorum yapanlara ise ilgi oldukça az.
Bu ülkede Ahmet Çakar’la Erman Toroğlu’nun ciddiye alınmalarını bir türlü kabullenemiyorum.
Her ne ise!
Top oynayan bir insanın, yaşı ne olursa olsun, çocukluktan ve de çocuksu davranışlardan kurtulması çok zordur.
İşte bu yüzden de, teknik adamların özellikle çocuk psikolojisini çok iyi bilmesi gerekir.
Her sporcunun psikolojisi ve de fiziği aynı olmadığı için, hepsine aynı davranışta bulunmak ve hepsine aynı antrenmanı vermek pek doğru olmaz.
Çok daha önemlisi, sahada rakibin faulleri karşısında çabuk sinirlenen sporcuya “Rakip sana faul yapıp tekme atıyorsa kızma, sevin. Çünkü, o senin becerilerin karşında acizleştiği için sana vuruyor” diyerek onu motive etmelisiniz.
Bir futbolcudan verim almanın en doğru yolu, onu yedek psikolojisine sokmadan, takımın as oyuncusu olduğu duygusunu aşılamak.
Yedek psikolojisine girmiş bir futbolcu, sahaya sürüldüğünde, yeteneklerini tam olarak ortaya koyamaz.
Zira, her ayağına topu aldığında, yanlış yaparsam şimdi hocam beni dışarı alır diye düşünmeye başlar ve oyuna yeterince konsantre olamaz.
Hakem konusuna gelince.
Hakemle oynayan, hakem kararlarına sürekli itiraz eden bir futbolcunun başarılı olması imkansız gibi bir şeydir.
Çünkü, sürekli hakemin kararlarına odaklanmaktan oyuna odaklanamaz.
En iyi hakem en az hata yapan hakemdir.
Nasıl hatasız insan ve hata yapmayan futbolcu yoksa, hata yapmayan hakem de yoktur.
Olaya bu açıdan baktığımızda ülkemizde, hakemler üzerindeki baskı kalkarsa hakem hataları da asgari düzeye iner.
Müsabakalarda, futbolcu ve hakem açısından, önemli önemsiz karşılaşma diye bir şey yoktur.
Mahalle arasında çocukların ya da gençlerin gazozuna oynadıkları bir maçın ne kadar önemli olduğunu bu tür maçları yapmış olanlar çok iyi bilir.
İngiltere’de Kral Kupası çok önemlidir.
Bu maça atanan bir hakem, antrenman olsun diye, bir üniversitedeki sınıflar arası müsabakayı yönetmeye kalkmış.
İki takım sahaya çıktığında hakem futbolcuları toplayıp, "Ben bu hafta Kral Kupası'nı yöneteceğim, sizden ricam kararlarıma itiraz etmeyin” dediğinde gençlerden birisi “Bu karşılaşma bizim için kral kupasından daha önemli, lütfen siz bu maçı yönetmeyin” dediğinde hakem sporculardan özür dileyip “Karşılaşmayı kral kupası maçı gibi yöneteceğim” der.
Bizim spor kanallarımızda yer alan yorumcular, hakem kararlarını tartışmaktan, karşılaşmayı tartışmaya vakit bulamıyorlar.
Her biri hem hakemlik, hem teknik direktörlük, hem de yöneticilik konusunda süper bir bilgiye sahipmiş gibi, vur abalıya misali kişisel kaprislerine dayalı olarak ahkam kesip duruyorlar.
Son günlerde Lucescu’ya çok haksız ve çok çirkin saldırılar yapılıyor.
Ahmet Çakar ile Kerem İnan ve benzerlerinin yorumları inanılır gibi değil.
Bu yiğitlerimiz aynı eleştiriyi acaba Fatih Terim’e de yapabilirler mi?
Bizim millet olarak onun bunun ayağına çelme takma konusunda üzerimize yok.
Ya birilerini yere göğe sığdıramıyoruz ya da yerin dibine batırıyoruz.
Bizde orta yol yok.
Her şey ya siyah ya da bembeyaz.
Her konuda griyi defterimizden silmiş durumdayız.