AKIL
almaz bir hızla artan bu araç sayısı ve bu araç trafiği karşısında (İzmir’de İzmirlilerin yaptığı gibi) Alanya’ya özgü bir trafik kültürü geliştiremezsek; Alanya’yı ve Alanyalıları çok kötü günler bekliyor bilesiniz… (Yazın bunu bir yere)
Saygısız ve anlayışsız bir üslupla araç kullanımları ve de olur olmaz her bir yere gelişi güzel araç park etme alışkanlığı; yakın bir zamanda, ‘levyeli kavgaları’ rutin hale getirecek… (Bunu da yazın bir yere)
* * *
Yıllardır her fırsatta dillendiriyorum bunları;
Diyorum ki;
Yollarımızın durumu bu...
Kaldırımlarımızın, refüjlerimizin, refüj üstü geçitlerimizin, otoparklarımızın durumları bu…
Sürekli artan insan sayımız bu...
Her gün, her saat, bu araç trafiğine katılan araç sayımız da bu…
Sığabiliyor muyuz bu yollara?
Sığamıyoruz.
Bu trafiği kaldırıyor mu bu yollar?
Kaldırmıyor.
Artan bu nüfusa, artan bu araç sayısına, dört bir yan dar geliyor artık;
1950’lilerin görgüsü ve mantığıyla açılan bu yollara, bu kaldırımlara sığmıyor, sığamıyoruz; bu bir gerçek.
Ancak bir başka gerçek daha var.
O gerçek de sığmak zorunda oluşumuz..
Bu yolları sağından solundan çekip çekiştirip, sündürüp genişletemeyeceğimize; bu insan ve araç trafiğini azaltıp, durduramayacağımıza göre; bu yoğun trafikte ve bu yollarda ancak ve ancak BİRBİRİMİZE KARŞI (İzmirliler gibi) ANLAYIŞLI DAVRANARAK ve de BİRBİRİMİZLE YARDIMLAŞARAK, ARAÇ KULLANMASINI ÖĞRENMEK ZORUNDAYIZ.
Başka bir yolu yok bunun.
Alanya, 80’lerin, 90’ların Alanya’sı değil artık.
* * *.
50’li yılların mantığıyla ve 50’li yılların gereksinimine göre planlanıp, açılan bu cadde ve sokaklarda; 2000’li yılların trafiğini seyrüsefer ettirmek durumundayız.
Elimizdeki malzeme bu.
Her bir şeyi(mizi), bu malzemeye göre planlayıp, programlamak zorundayız …
Artık taksiler taksiliğini, otobüsler otobüslüğünü, özel araçlar özel araçlığını, kamyonlar kamyonluğunu; dahası motosikletler de motosikletliğini bilerek seyir etmek zorunda bu azman trafikte.
Buna göre örgütlenmek, buna göre disipline olmak durumundayız.
Yani?
Yani ana arterler üzerine (bir an önce) park yasağı getirmek zorundayız.
Ana yoldan, tali yola ya da tali yoldan ana yola çıkacak araçlara tolereli davranıp, tıkanan trafiğin açılmasına yardımcı olmak zorundayız.
Hız limitlerimizi (trafiğin akışına göre) düşürmek zorundayız.
Toplu taşıma araçlarına alışmak, toplu taşıma araçlarını kullanmayı öğrenmek ve bu kullanımı alışkanlık haline getirmek zorundayız.
Özel arabamızla işyerimize gelip, 12 saat süreyle -her neresi olursa olsun- bir yeri parselleyip, otopark olarak kullanma alışkanlığından vazgeçmek zorundayız.
Aracımızı bir yere park etmeden önce, o yere park etmemiz halinde yaratabileceğimiz sıkıntıları enikonu düşünmek zorundayız.
Aksi halde bu trafik keşmekeşi, sinirleri ve ruhsal dengeleri bozarak artmaya devam edecek, çok yakın bir zamanda dayanılmaz bir hal alacaktır.
* * *
Bu durum bir süreçtir.
Bu süreçte hepimize büyük görevler düşüyor.
Bu süreci, insanlarımızı eğiterek, disipline ederek aşmak ve kalıcı bir kültüre çevirmek durumundayız.
Bu kültüre erişmek, kolay olmayacak elbette.
Bu konuda yapılan çalışmalar, başka büyük sıkıntıları da beraberinde getirecek elbette.
Ancak Alanya’mızın huzuru için bu sıkıntılara katlanmak durumundayız.
Bunun için de; öncelikle ve öncelikle kendi kendimizi eğitmek, kendi kendimizi disipline etmek zorundayız.
Bu konuda, başta okullarımız, öğretmenlerimiz, belediyelerimiz, emniyet örgütümüz, yerel medyamız olmak üzere herkese, hepimize büyük sorumluluklar düşüyor.
Bu eğitim için yerel televizyonlarımızı, radyolarımızı, gazetelerimizi de kullanmak durumundayız.
Trafikte, ‘anlayışlı olmanın / yol vermenin erdemini’ işlemeliyiz bu kanallarda.
Böyle bir erdem, trafikte saygılı olmayı öğretecektir insanlarımıza…
Yani?
Yanisi şu; BU TRAFİK KEŞMEKEŞİNİ, BİRBİRİMİZE YARDIMCI OLARAK, YARDIMLAŞARAK ASGARİYE İNDİRMEK ZORUNDAYIZ…
Aksi halde?
Aksi halde iyi günler beklemiyor Alanya’yı…
Yazarın Özel Notu: 35 yıllık Alanya yaşayanıyım. 35 yıldır, çeşitli sokaklara park edilerek, çürümeye terk edilen araçlar var. İnsanların evlerinin önüne park ettikleri araçlardan park ücreti alan Belediye, çeşitli sokaklara park edilip, yıllarca orada bırakılıp, çürümeye terk edilen bu araçlara neden göz yumar, anlamakta zorlanıyorum.