Bir taşla iki kuş!

HENÜZ 8-10 yaşlarımdayken. Samsun'un varoşlarında yaşıyorduk. Bahçe içinde orta halli, şirin bir evimiz vardı. Meyve, sebze ve tavuk yetiştirir, satardık. Babam sert ve otoriter bir adamdı. Herkese ve her şeye kızar, bağırır ve öfkelenirdi....

HENÜZ

8-10 yaşlarımdayken.

Samsun'un varoşlarında yaşıyorduk.

Bahçe içinde orta halli, şirin bir evimiz vardı.

Meyve, sebze ve tavuk yetiştirir, satardık.

Babam sert ve otoriter bir adamdı.

Herkese ve her şeye kızar, bağırır ve öfkelenirdi.

Bir de kinci mi kinci, inat mı inattı.

Komşularla kavga çıkarırdı sık sık.

Çevremizde hiç dostumuz kalmamıştı.

Tipik bir Trabzonlu ve Çarşambalı karışımıydı.

Hepimiz tırsardık, ödümüz kopardı.

Fakat sessizce de biat ederdik.

Evimizin üst tarafında Amerikan radarı vardı.

Zenciydi komutanı. Sam amcaydı adı.

İyi geçinirlerdi babamla, sık görüşürlerdi.

Babam bir ona biat ederdi nedense.

O da Hacı ve Demir amcayı hiç sevmezdi.

Her zaman babamı kışkırtırdı onlara karşı.

***

Kuzey komşumuz Demir amcaydı.

Sert ve deli dolu bir kişiydi.

Babamla dost değildi ama düşman da değildi.

Onun da büyükçe bir bahçesi vardı.

Öyle büyüktü ki, bizim bahçenin on katıydı.

Bahçesinden sadece yakacak odun ve kömür çıkardı.

Meyveyi, sebzeyi ve tavuğu bizden alırdı.

Biz de yakacağı ondan alırdık.

Ha! Bir de çok güzel kızları vardı.

***

Güney komşumuz Hacı amcaydı.

Evde çocukları ile başı dertteydi adamcağızın.

Durmazdı kavga ve gürültüleri.

Onun da bahçeli evi ve bizde olmayan meyveleri vardı.

Akraba sayılırdık uzaktan.

Benim dedem vermiş ona arsayı.

Önceleri babamla arası iyiydi, ablamın düğününe bile gelmişti.

Sonra birden bozuştular.

Nedenini o zamanlar bilmiyorduk, hala bilmiyoruz.

***

Neyse sözü uzatmadan gelelim öyküye.

Üç evde de Şahin beslenirdi.

Fakat Demir amcanın şahinleri çok fazlaydı.

Son zamanlarda Hacı amcayla da dost olmuşlardı.

Zaman zaman şahinlerini onun bahçesine salardı.

Hacı amcanın meyvelerini çalanlar varmış.

Şahinler o hırsızlara saldırıyorlarmış.

Rahmetli babam beni çağırdı bir gün yanına.

Dedi ki; oğlum şu sapanı al, bizim bahçeye pusu kur.

Bir daha Demir'in Şahinleri bizim bahçeye girerse vur.

Ha! Kışt kışt diye yüksek sesle bağır önce.

Etraftan bağırdığın duyulsun ama kuşlar kaçmasın.

Bana gün doğdu. Sapan kullanmaya meraklıyım.

Bir de o korkulan Demir amcanın şahinini vuracağım.

Arkadaşlar arasındaki havam geldi aklıma.

Babama "Neden vuracağız şahinleri?" diye sormadım.

Annem, babam öldükten sonra anlattı bana.

Babam motorla Hacı amcanın bahçesine girmiş.

Hırsızlardan meyve alıyormuş, Hacı'ya inat.

O arada Demir amcanın Şahinleri gelmiş.

Hem meyvelere pislemişler, hem de bizim motora.

Babam o gün karar vermiş Demir'in şahinlerini vurmaya.

Her neyse, konumuza dönelim biz.

Ben bahçede pusuya yattım. Kuşları gözlüyorum.

Bir taşla iki kuş vuracağım aklımca.

Hem babamı memnun edeceğim, hem de hava atacağım.

Baktım tam penceremizin önünden uçuyor iki şahin.

Ya Allah deyip koyverdim taşı. Birini vurdum.

Fakat kuştan seken taş cama geldi.

Kırılan camla birlikte içeri girdi.

Babam ve tüm ailem yemek yiyormuş o an.

Taş babamın kafasını yardı, öbürlerini cam kesti.

Evdeki herkes hastanelik oldu.

Tabi Demir amcanın öfkesi burnundan fışkırdı.

Babam bin pişman oldu yaptığına.

"Şahinin senin olduğunu" bilmiyorduk dedi.

"Komşu ve dostumdun" dedi Demir amca.

Bizden alışverişi kesti hiç düşünmeden.

Babam da Sam amcaya gitti "Yardım et" diye.

O da "Beni karıştırma, ikinizin sorunu" dedi babama.

Hiç güvenmedim ben o adama ya,

Bir kez daha gösterdi güvenilmez olduğunu.

O kış iki ailede perişan oldu.

Kışın ortasında yakacak kalmadı, biz donduk.

Demir amcalar da yiyeceksiz, aç kaldı.

***

Sonuç ne oldu diye merak ediyorsanız, söyleyeyim.

Babam hakkın rahmetine kavuştu, biz de huzura.