- Bir rekor daha

- Bir rekor daha Ülkemiz 2010 yılında yüzde 8,9 büyüyerek Avrupa'da en hızlı büyüyen ülke olurken, dünyada da en hızlı büyüyen 3. ülke oldu. Türkiye İstatistik Kurumu, önceki gün 2010 yılının son çeyreğindeki büyüme rakamlarını...

- Bir rekor daha

Ülkemiz 2010 yılında yüzde 8,9 büyüyerek Avrupa’da en hızlı büyüyen ülke olurken, dünyada da en hızlı büyüyen 3. ülke oldu. Türkiye İstatistik Kurumu, önceki gün 2010 yılının son çeyreğindeki büyüme rakamlarını açıkladı. Ülkemiz 2010 yılının son çeyreğinde yüzde 9,2 oranında büyüdü. Yıllık bazda ise bu büyüme yüzde 8,9 oldu. Bununla birlikte kişi başına düşen milli gelir iki yıl aradan sonra tekrar 10 bin doların üzerine çıkarak 10.079 dolar oldu. Bu büyüme rakamları 2011 yılı büyüme oranlarının yüzde 5’ler seviyesinin altına düşmeyeceğini müjdeliyor diyebiliriz. 2002 yılından beri iktidarda olan hükümetin istikrarlı ekonomi politikaları ve Merkez Bankası’nın yerinde müdahaleleri ile dünyada bir çok ülkenin çok ciddi sıkıntılarla karşılaştığı 2008’in son çeyreğinde patlak veren krizi en az hasarla kapatan ülkelerin başında geliyoruz.
Aslına bakarsanız 8.9’luk bir büyüme ülkemizin ekonomi çevrelerince beklenmeyen bir büyüme rakamı idi. Öyle ki yüzde 7 civarında bir büyümenin çok iyi bir büyüme rakamı olduğu telaffuz ediliyordu. Türkiye minimum hasarla atlattığı küresel krizin ardından çok hızlı bir şekilde toparlanarak Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) ülkeleri arasında birinci sıraya oturdu. Avrupa Birliği (AB) ülkeleri ise büyümede Türkiye'nin yanına bile yaklaşamadı. Avrupa Birliği (AB), büyüme ortalaması olarak yüzde 2'nin altında kalarak Türkiye’nin büyümesini adeta seyretti. Elde edilen büyüme rakamlarında hükümetin ne kadar etkisi varsa Merkez Bankası ve Ekonomi bürokratlarının da o kadar etkisi olduğunu düşünüyor, uyumlu çalışmanın her zaman ülkemizin çıkarına olduğuna inanıyorum. Türkiye, doğru politikalar uygulayarak krizi iyi yönetti ve hem büyümede hem de istihdamda bunların semerelerini alıyor ve almaya devam edecek. Sürdürülebilir ve istikrarlı büyümenin devam etmesi için; yatırımcının teşvik edilmesi, istihdamın önündeki vergi yükünün azaltılması ile istihdamın arttırılması, kapasite kullanımlarının maksimuma çıkarılması, tüketiciye güven verilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Bütün bu olumlu gelişmelere rağmen çok ciddi bir sorunla karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum. “Cari Açık” şu anda çok bir sıkıntı yokmuş gibi görünse de orta vadede cari açığın mutlaka iyi izlenmesi gerektiğini düşünüyor bu sorununun görmezden gelinemeyeceğini, çok kısa zamanda doğru tedbirler alınmasının kaçınılmaz olduğu kanaatindeyim. Döviz kurlarının sürekli düşüş eğiliminde olmasının ihracatçılarımızı zor durumda bırakmakta olduğuna şahit olmaktayız. 50 milyar doları aşan bir cari açıkla da ne kadar devam edebiliriz bilmiyorum. Bu gidişle 2011 yılı cari açık rakamları 60 milyar doların üzerine çıkacak. Cari açığın olmadığı daha yaşanabilir bir Türkiye ümidiyle…
Muhabbetle kalın…