Bir ömür denen şey

ŞAİR Cahit Sıtkı Tarancı 'Yaş otuz beş, yolun yarısı” demiş. Ne yazık ki, yolun tamamını yetmiş olarak tahmin etmesine karşın, en verimli çağında, kırk altı yaşında hayata gözlerini kapattı. Biz ise, rahmetlinin öngördüğü...

ŞAİR

Cahit Sıtkı Tarancı “Yaş otuz beş, yolun yarısı” demiş.

Ne yazık ki, yolun tamamını yetmiş olarak tahmin etmesine karşın, en verimli çağında, kırk altı yaşında hayata gözlerini kapattı.

Biz ise, rahmetlinin öngördüğü son durağı, dört yıl sollamış bulunuyoruz!

Bir ömür denen bu kısacık serüvende, bir sürü durak var.

Kimlerin hangi durakta bineceğini, kimlerin hangi durakta ineceğini bilmek mümkün değil.

Yolcu katarına her gün milyonlar biniyor, milyonlar iniyor.

Herkes, farklı bir yaşam biçimiyle sarmaş dolaş olup, vagonundaki yerini alıyor.

Kimi mutlu, kimi mutsuz.

Kimi iyi, kimi kötü.

Kimi güzel, kimi çirkin.

Kimi insanlık tarihine ismini kazıyıp ölümsüzleşiyor.

Kimi, kimsenin haberi bile olmadan dünyaya gelip gidiyor.

Unutulmazlar var.

Hiç hatırlanmayanlardan geçilmiyor.

Çocukluğumuzda bir an önce büyümeyi iple çekiyoruz.

Gençliğimizde, kendimizi ölümsüz sanıyoruz.

Delikanlılığın heyecanıyla havalarda uçuyor,

neredeyse ayaklarımız yere değmiyor.

Ellili yaşlara doğru yelken açtıkça, bir ömür denen şeyin ne kadar kısa olduğunu yavaş yavaş anlamaya başlıyorsunuz.

Yaşınız ne olursa olsun, belli bir rahatsızlığınız yok, yaşam kalitenizde bir sıkıntı olmadığı sürece, yaşlılığın ne olduğunu bile anlamıyorsunuz.

Ne zaman ki, ciddi bir sağlık sorunuyla karşılaşıyorsunuz, işte o zaman, anya ile Konya’yı anlayıp, yaşlanmanın ne olduğunu görüp, belli bir burukluk içinde şaşırıp kalırken, hayata da belli bir teslimiyet içinde yaklaşıyorsunuz.

Bu kısacık ömürde, herkesin bir sürü keşkeleri oluyor.

Keşkelerimizin yoğunlaştığı dönemse, o havalarda uçtuğumuz gençlik yılları.

Gençliğini iyi değerlendiren, ciddi hatalar yapmayanlar, ömür ne kadar kısa olsa da, gene de doya doya mutlu bir hayat sürdürdüklerini söyleyebiliriz.

Hata yapanlar mı?

Onlar, ya gençliklerini bile yaşayamadan bir biçimde bu dünyadan ayrılıyorlar, ya da bir ömür boyu hayatın zorluklarıyla boğuşup duruyorlar!

Gençleri belli maceralara sürükleyenler kim diye soracak olursanız. Saçma sapan düşünsel açılımlarını ve belli ezberlerini gencecik beyinlere dayatan yetişkinler olduğunu söylememizde yarar var.