Devlet yönetimini üstlenen devlet adamlarının, sabırlı, hoş görülü ve alçak gönüllü olması icap eder. Allah (CC) "Hep adil olun, çünkü Allah adil davrananları sever" buyurmuştur. (Hucurat 49)Peygamber efendimiz de "İdarecilerinizin en hayırlısı, karşılıklı sevdiğiniz ve dualaştığınız kimselerdir" diyor. Bu dini emirleri niçin yazdığıma gelince, bu hususa aşağıda değineceğim. Bilim ve Sanayi Bakanı Nihat Ergün, konuşma yapmak için üniversiteye gidiyor. Konuşma yapmak üzere kürsüye çıktığında, bir öğrenci, öfkeli bir vaziyette laf atmaya başlıyor. Bakanın korumaları, öğrenciyi yaka-paça dışarı atmaya çalışıyor, öğrenci de direniyor ve bir kargaşa başlıyor ki görülmeye değer. Bakan Ergün, kürsüden korumalara seslenerek, "Bırakın yanıma gelsin" diyor. Ve öfkeli öğrenci, bakanın yanına geliyor. Bakan, öğrenciyi yanına oturtuyor, ne istediğini, kendisine nasıl yardımcı olabileceğini soruyor. Bu suretle aralarında iyi bir diyalog başlıyor ve sonra çok iyi birer dost olarak ayrılıyorlar. Hatta Bakan Ergün, o öğrenciyi bakanlığa davet ediyor, o da bu davete severek icabet edeceğini söylüyor. Ne güzel değil mi? Allah da (CC) bu gibi öfkelerinin esiri olmayan kişileri övmektedir: "O müttakiler, kızdıklarında öfkelerini yutar, insanların kusurunu affederler." (Al-İmran 134) Bir atasözümüz bu gibi durumları şöyle formüle etmiştir: Kötü söz dininden çıkarır, iyi söz yılanı ininden çıkarır. Ve öfke ile kalkan, zararla oturur. Demokratik rejimlerde seçim vardır, sandık vardır, partiler vardır ve en çok oy alan partinin lideri hükümeti kurmakla görevlendirilir. İkinci parti de ana muhalefet partisi olur. Böylece mecliste yerlerini alırlar. Buraya kadar anlatılan husus demokrasinin gereği olan hususlardır. İktidar olan parti, plan ve programı ile ulusa verdikleri taahhütlerini yerine getirmek için çalışırlar. Ana muhalefet partisi olsun, diğer partiler olsun, yapılan işler hakkında görüş ve şikayetlerini ifade ederler. Ancak, yapılan her işin altında muhakkak bir çapanoğlu aramanın sonunda iş o kadar ileri gider ki, liderler neredeyse birbirlerinin yüzüne bakacak yüz bırakmazlar. Her konuşmacı öfke küpüdür, gözlerinden sanki ateş fışkırır. İş yapan karşı tarafta aynı şiddet ve şekilde cevap verir, ortalık toz duman olur. 1950–1960 arası 10 yıl DP ile CHP arasındaki yıkıcı ve ağır konuşmaları bugünkü politikacılarımızın derinlemesine analiz etmelerinin de, demokrasinin sağlıklı bir şekilde yerleşmesi bakımından çok büyük yararı vardır. Bu hususu söylemek için kahin olmaya da gerek yoktur. Yeter ki o gün yaşananlardan ders almasını bilelim. İşte bu kabil şiddet içerenlere Bilim ve Sanayi Bakanı Nihat Ergün’ün davranışı ve sergilediği hoşgörü ve sevgisi sonucunda isyankar genç nötr hale gelmiştir. Bakan Nihat Ergün’ün bu hareketinin tüm hizmet erbabına, politikacılarımıza ibret olmasını, iki düşman gibi değil iki rakip gibi birbirlerine karşı hoş görülü olmalarını diliyoruz, hatta bekliyoruz. Tarihin tekerrür etmemesi en büyük dileğimizdir.