‘Bir Alanyamız Var’ dan ‘Alanya Biziz!’e giden yolda

Hasan Sipahioğlu 2004 yılı belediye başkanlığı seçimlerini, şovenizmden ustalıkla arındırılarak hazırlanmış “Biz Alanya’yız” sloganıyla kazanmıştı. 15 yıllık başkanlığı döneminde iki ayrı siyasi partiye bağlı olmasına karşın partizanlığı belediye yönetimine sokmamış olan Sipahioğlu “biz” sözcüğüyle, Alanya’nın sorunlarını bilfiil yaşayarak bilen, şehri özümlemiş bir kadrodan bahsediyordu. Dolayısıyla çözümler de hazırdı.


Sipahioğlu on yıl sonra, 2014 seçimlerinde MHP’li adaya karşı kaybetti. Ülkedeki kurumların tabelasındaki Türk kelimesinin kaldırıldığı, vatan toprağının her karışının ve devlet kamu kuruluşlarının elden çıkarıldığı yıllardan geliniyordu. 2014 yılının ocak ayında, Kızılay Maden Suyu’nun markası olan ‘Türk Kızılayı’ isminin de kaldırıldığı bir dönemde Alanya, MHP’li bir adayı başkan seçiyordu. Başkan ve partisi olan MHP, ‘Alanya’ sözcüğüne sarılarak belediye içinde bir dernek kurdu. Adını ‘Bir Alanyamız Var’ koydular. İçinde Alanya sözcüğü olunca dernek dokunulmaz olacaktı. Dokunulmadı da…


AKP’nin ilk ilçe başkanı Ali Taşar seçim sonrasında, “Sipahioğlu sanki kapıyı açıp ertesi gün makamına girecekmiş gibi seçime hazırlanmıştı, MHP adayı ise hiç girmeyecekmiş gibi hazırlıksızdı” demişti. Çok haklıydı. Ama MHP yine de hızlı davrandı. Alanyalının tanımadığı, kadrosu olmadan dışarıdan danışmanlık hizmeti verecek insanlar belediye hizmet binasının üst katına yerleştirildi. Belediye başkanlığını onlar, en azından ideolojik örgütlenme açısından yönlendireceklerdi. Birkaç ay sonra, “Alanya Belediyesi hiç olmadığı kadar bir siyasi partinin ideolojik yapılanma odağı haline geldi” sözlerime şehrin deneyimli gazetecisi, “Yok abi, ne alakası var” demişti. Hâlâ aynı görüşte mi, bilmiyorum!


Başkan daha ilk günlerden Alanya’nın il olması kartını oynamaya başladı; 82 plâka numarası bir havuç olarak tam 10 yıl kullanıldı. Başkanın en büyük yeteneği, muhalif geçmişleri olan siyasileri ya da dernek, oda başkanlarını bir muhtaçlık ilişkisi içinde etrafında tutabilmesi, onları kullanabilmesiydi. Gün geldi 23 Nisan töreninde ip atlarken onlara ipin ucunu tutturdu, gün geldi kendisini koruması için sosyal medyada İstiklal Marşı okumalarını sağladı. Alanya sevdalılığını önceleyerek onların sistemin içinde kalmasını sağladı.


2015 yılında genel seçimler oldu. AKP yurt düzeyinde ilk kez yenilgiye uğramış, mecliste çoğunluğu alamamıştı. Ülkeyi çözümsüzlüğe ittiler. Kasım ayında ikinci seçim olacaktı. Bu süre içinde ülke, PKK terör örgütünün saldırılarını arttırmasıyla kan gölüne dönmüştü. Alanya bundan nasibini aldı. İçimizi yakan şehit haberleri şehirde provokasyona hazır bir kitle yaratmıştı.


Gazetelerde, belediye başkanının şehri ‘iyi Kürtler bir tarafa, kötü Kürtler’den(!) temizleyerek’ Alanya’yı bu anlamda bir pilot bölge yapmasını isteyen yazılar yayımlandı. Bu isteklerden görev çıkarıldı. Ağustos sonu Eylül başında Kürtlere ait işyerleri yakıldı. İlçe Başkanı ‘Yürüyüşlerde herkes vardı!’ dedi. Bu sözde, yaşananlardan sorumluluğu almama kaygısı da vardı. Herkes yoktu ama Alanya’ya yakın il ve ilçelerden gelen çok sayıda araç vardı. O günkü fotoğraflarda en önde yer alan bir dernek başkanı, 2016 yılı şubat ayında “Türk milletinin sabrını zorlamasınlar, gerekirse milletimiz için kan dökeriz. Can alırız, can veririz” demekteydi. Tehdit dolu bu sözler karşısında bir savcının harekete geçip geçmediği bilinmedi tabii. 14 Kasım’da Mevlüt Çavuşoğlu, “Maalesef gencecik çocukları yanlış yönlendirdiler, iş yerlerini yaktırdılar. Şimdi Avrupa’da Alanya’nın imajı ‘yanan şehir’ oldu” diyordu.


Belediye başkanının muhaliflerini iyi kullandığını söylemiştik; ilk başarısı 3 Kasım’daki meclis toplantısında geldi. GES kurulum projesi için İller Bankası’ndan 30 milyon lira kredi çekme yetkisini, CHP de dahil bütün partiler sorgusuzca onaylıyordu. AKP ile MHP’nin rejim ortaklığının henüz başlamadığı, üstüne Devlet Bahçeli’nin Recep Tayyip Erdoğan’a hakaretler yağdırdığı yıllardı. İlginçtir, Alanya Belediye Başkanı en büyük çatışmayı AKP’li Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin Alanya koordinatörü ile yaşıyordu! Kimdi dersiniz?


Seçimlerden yaklaşık iki yıl sonra, 19 Mayıs gereğince belediye arkasında verilen konserde ilk kez MHP bayrakları görülmeye başlandı. 7 Ekim’de bir başka gelişme yaşandı; gazetedeki makalesinde bir cümle içinde belediye mehteran bölüğüne yer verdi diye, bir köşe yazarının evinin önüne mehteran takımını gönderip çaldırdılar. Bu intikam ve aşağılama gösterisini düzenlediği bilinen danışman, Facebook’ta birilerine “Tamam o iş reis” yazmıştı, övünerek. Daha kötüsü, bir yerel gazetenin bu gösteriyi, ‘Köşe Yazarına Ders’ diye büyük puntolarla manşetine çekmesiydi…


12 Aralık’ta Alanya Ülkü Ocakları İlçe Başkanı, geleceğin ülkücü kadrolarını yetiştirmek üzere belediyeye ait Alanya Kültür Merkezi’ndeki ‘Genişletilmiş Orta Öğretim Semineri’nde ders verdi. Aynı başkan 15 Şubat 2017 tarihinde bu kez Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi’nde “Ferman Başbuğ’un üniversiteler bizimdir”; arkasından 22 Temmuz’da yine ALKÜ’de, “ALKÜ’de DHKP-C, FETÖ, PKK yok, yalnızca Türk-İslam ülküsüne inanan insanlar var” diyecekti. Kullanılan dil genel başkanlarının her illegal örgütü birleştirip, gerektiğinde içine CHP’yi de kattığı toptancı söylemdi. Alanya şehrinden sonra devletin üniversitesi de sahiplenilmişti, Türk-İslam ülküsüne inanmayanlara üniversitede yer yoktu. Belediye Başkanı ve MHP İlçe teşkilatının birlikte katıldığı toplantılarda konuşmaya, ‘Ocak başkanım ve diğer siyasi parti başkanları’ diye başlanıyordu. Ocak başkanı mühimdi.


24 Mayıs’ta Devlet Bahçeli, ancak resmi karşılamalarda görülen 21 pare top (havai fişek!) atışıyla şehre girdi. Bu konudaki fikrin Sipahioğlu zamanından kalma bir müdüre ait olduğu söylendi. Bahçeli 30 yıl önce yapılmış olan ve yeniden düzenlenen Alaaddin Keykubat Parkı’nı hizmete açtı. Aynı günlerde başka bir park alanının, Alanya yamaçlarındaki Tavşandamı Mevkisi’nin adı Devlet Bahçeli olarak değiştirildi. Alanya Belediye Meclisi İsim Komisyonu’ndaki CHP’lilerin de onayıyla, şehirde ilk kez bir siyasinin adı belediye hizmetiyle anılıyordu. 50 dönüm üzerine 6 buçuk milyon lira harcanarak hazırlandığı belirtilen park 23 Nisan 2018 tarihinde hizmete girdi.


31 Mart 2019 tarihindeki seçimi MHP adayı, ilkinden daha farklı kazanıyordu. Zaferin(!) göstergesi olarak Alanya Kalesi surlarının üstüne bir büyük Türk bayrağının yanında, aynı büyüklükte iki adet de üç hilalli MHP bayrağı asılıyordu. Bu uygulama da Alanya tarihinde bir ilkti. MHP söz verdiği gibi Alanya’yı fethetmişti. Fetih Arapça ‘fth’ sessiz harflerinden oluşuyordu. Bu kelime aynı zamanda ‘kilidi açıp mahremiyete girmek’ de demekti. Artık ne anladıysanız!


Yazının başında sözünü ettiğim Sipahioğlu’nun ‘Biz Alanyayız’ sloganı MHP’ de hızla, ‘Alanya Biziz, Şehir Bizden Sorulur’a dönüşüyordu. Fetih demişken; 2021 yılının 6 Kasım’ında Alanya’nın fethinin 800. yıldönümü için İçkalede yapılan törene MHP genel başkan yardımcısı da gelmişti. Törene katılan Alanya’daki muhalif siyasi parti başkanlarının gözlerinin içine bakarak, törenin içeriğinden bağımsız, ‘Kirli ittifakın (Millet İttifakını kastederek) terör uzantıları…’ sözlerini içeren sert bir konuşma yapacaktı. Artık Alanyalılığı, şehirdeki huzuru, kardeşliği, her koşulda dayanışmayı sağlayacak hoşgörü bir tarafa atılmış görünüyordu. İpler atılmıştı, CHP’nin 1 Aralık 2020 tarihli meclis toplantısındaki Cuma Pazarı için 60 milyonluk kredi kullanma yetkisine olur demesi ve buna benzer birçok desteği bile MHP genel teşkilatını durduramıyordu.


Her resmî kutlama ve 15 Temmuz anması sonrasında düzenlenen şehir içi kortej geçişi bir MHP gösterisine dönüşüyor, halkın yüksek katılımının olduğu konserlerde partinin işaretleriyle sahneden görüntüler veriliyordu. 6 Ekim 2022 günü Atatürk Kültür Merkezi’ndeki bir imza günü etkinliğinde çıkan bir tartışma sonrası, bir şahıs yüksekteki sahneden kalleşçe ittirilerek yere fırlatıldı. ALKÜ rektör yardımcısı ve Alanya Belediye Başkan Yardımcısı’nın da yer aldığı etkinlikte işlenen fiilin, Antalya Ülkü Ocakları Başkanı’na ait olduğu sonradan anlaşılacaktı. Her nedense AKM’nin görüntü kayıtları o günden sonra bozulmuştu! Tıpkı ilçe başkanının kadrolu belediye şöförünü dövdüğü görüntülerin, yerel internet haber vericiliğinde yer almadığı gibi…


Sonuçta Alanya’ya vurduğu her damga ile kendi şehirle özleştiren MHP, bunun göstergesi olarak şehir girişine direğe tutunmuş bir Bozkurt heykeli yerleştirdi. Bunun anlamı çok açıktı; Bozkurt’un mitolojik anlamı ve MHP tarafından bir amblem olarak yakın tarihlerde sahiplenilişinden de öte, ‘Alanya MHP’lidir’ mesajı netlikle veriliyordu. Ama unuttukları bir şey vardı. Yaşanan yoksulluğu unutturmak için fetih söylemine dayanan Yeni Osmanlıcılık Alanya’da ancak kısıtlı bir çevrede yanıt bulabilirdi. Halkın refahını, huzurunu, gelirden hakça bölüşümünü tehdit, şiddet, korku ve baskı içeren ideolojik bir yapılanma sağlayamazdı. Nitekim bunun karşılığı son yerel seçimlerde geldi. Kazanan taraf, karşısındaki iki adayın toplamı kadar oy almıştı. Farkındaysanız, belediye yönetimindeki ‘herkesin bildiği büyük sırlara!’; karşıtlarını mülksüzleştirmeye, mallarına çökmeye, böylece hemşehrilik bağlarını yok etmeye çalışan politikaların MHP’ye verdiği zarara hiç dokunmadım bile…


Alanya gibi çok kimlikli, çok kültürlü; aldığı yerli ve yabancı göçün de şehre uyumu için çok daha özgürlükçü, uygar dünya ile iletişim içindeki bir anlayışla, kardeşçe ve tarafsızca yönetilmesi gereken bir kentte zamanın ruhu değişiklik istemişti. Her görüşün ve yapılanmanın buna saygı göstermesi, hazmetmesi ve bundan ders çıkarması gerekiyordu. Siyaset uzun erimli işti…