Belgrad şehir merkezinden Üsküp yoluna doğru yönelmiştik. Kubbe mimarisiyle yeni inşa edilmekte olan Aziz Sava Katedrali dikkatimizi çekmişti ki birden stadyumun ışıkları da parlayıverdi. Belgrad’ı usulca geride bırakıp Sırbistan ovasında uzanan otobana, Kuzey Makedonya sınırına, ilk günü uçaktan indiğimiz Üsküp'e doğru yol alacaktık. İlk gün zaten Üsküp şehir merkezini es geçmiştik.
Tur rehberimizin Belgrad stadıyla ilgili bir derbi macerası vardı:
“... Bakın arkadaşlar! Biraz ileride stad ışıklarını görüyorsunuz. Orası Partizan Spor’a aittir. Az ileride bir tane daha var. O da Kızıl Yıldız Spor’a aittir. Bu iki takım, ezeli rakiplerdir ve aralarındaki mesafe sadece 500 metredir. Dünyanın en ateşli derbilerinden biri olarak kabul edilir: Kızıl Yıldız ve Partizan Spor. Stadın arkasında bir otelde kalıyoruz. Bu olay 5-6 yıl önce yaşandı. Tam derbi çıkışına denk gelmiştik. Kızıl Yıldız 1-0 kazanmıştı. Bizim otobüsü görmüşler. Otobüs Türk plakalıydı. Etrafını sardılar, sallamaya başladılar. Ben de ekibe dedim ki: ‘Zafer işaretleri yapın! Mutluluklarını paylaşın!’ Adamlar holigan! Votka, viski, şarap içmişler, ne yapacakları belli değil! Neyse ki öyle bırakıp gittiler bizi. Rahatladık. Sonra şirin şirin gezmeye başladık...”
Belgrad geride kalıyor, otoban Üsküp'e doğru uzuyordu:
“... Arkadaşlar! Üsküp’ün nüfusu yaklaşık 700 binin üzerindedir. Şehirde iki büyük meydan var. Bu meydanlarda devasa heykeller bizi karşılayacak. Özellikle meydanın merkezindeki heykeller, Makedonya Krallığına aittir. Makedonya Krallığı, M.Ö. 5. yüzyılda Kral Avintos önderliğinde kurulmuştu. Daha sonra oğlu II. Philip iktidara gelecek ve Makedon Krallığı'nın en şaşalı dönemlerinden birini gerçekleştirecektir. Orduda ciddi reformlar yapacak ve bu reformlar sayesinde Helen, yani Yunanistan coğrafyasının büyük bir kısmını fethedecektir.
Yunanlılar, Makedon halkıyla birleşmek zorunda kalacak ve nihayetinde Makedonya Krallığı'na teslim olacaklardır. Ordularını birleştireceklerdir. II. Philip, Yunan asıllı Olivia adında bir kadınla evlenecek ve ondan iki çocuğu olacaktır: İskender ve Teselya. Daha sonraki süreçte Philip, yasak bir aşk yaşayacak ve kızının düğün hazırlıkları sırasında suikasta kurban gidecektir. Yerine, henüz 19 yaşına yeni girmiş genç bir asker olan oğlu tahta geçecektir. O isim, tarihe Büyük İskender olarak geçecektir.
Büyük İskender, Anadolu coğrafyasında büyük seferler düzenleyecek, ta Hindistan’a kadar ilerleyerek bir dünya imparatorluğu inşa edecektir. Meşhur, koca kafalı beyaz atı Rukafellos ile bilinir. Ancak 33 yaşına girmeden, bugünkü Irak topraklarında yer alan Babil’de hayata gözlerini yumacaktır. Dünya tarihine Helenistik Dönem adı verilen büyük bir miras bırakacaktır. Büyük İskender’in ölümünden sonra imparatorluk dört krallığa ayrılacak ve bu krallıklar, M.Ö. 30 yıllarında Roma’ya teslim olacaktır. Böylece yaklaşık 300 yıllık bir serüven sona erecektir...”
Kendisinden sonra 300 yıllık bir medeniyetin mirasını dünya tarihine bırakan Büyük İskender’in memleketi olan Makedonya’nın başkenti Üsküp’e giriyoruz. Antalya Termessos’ta “Bu kartal yuvası önünde askerlerimi telef edemem!” dediği bilinmektedir...