BİRBİRİNİZE
her yönüyle zıt, yakından veya uzaktan bağı olmayan iki kelime.
Barış ve katliam.
Genç, yaşlı, kadın, erkek güzel havada toplanmışlar.
Ülkemizin başkenti Ankara'nın göbeğinde buluşmuşlar.
Kim bilir nerelerden oraya geldiler.
Amaçları ülkede dökülen kanlara kendilerince çare aramak.
İstekleri ülkede kan dökülmesin, barış yapılsın.
Ortamı güzel görünce başlıyorlar halay çekmeye.
Azraile taşeron işçilik yapan iki canlı bomba karışıyor aralarına.
Ben de o anlarda kahvaltı yapıyorum ve bir haber kanalını seyrediyorum.
Televizyonun alt yazısına baktım, kanım dondu.
"Ankara'da bomba patladı, ilk belirlemelere göre 20 ölü var."
Anne ve baba olarak telaşa kapıldık.
Telefona sarıldım, oğlum ve kızımı aradım.
Çünkü ikisi de Ankara'da.
Şükür evdelermiş, yüreğimize su serptiler.
Sanıyorum daha binlerce anne ve baba bizim gibi yapmıştır.
Fakat şükürler olsun ki biz şanslılardanız.
Şu anda saat gece 24.00 ve an itibariyle ölü sayısı 95.
Yaralı sayısı 240'ın üstünde ve ağır yaralı 46 kişi.
Ölenlere Allah'tan rahmet, ailelerine başsağlığı diliyorum.
Yaralılara ise acil şifalar temenni ediyorum.
***
Tablo yukarıdaki gibi.
Ancak yönetenleri dinlerken insanın kanı bir kez daha donuyor.
Bakanın biri sorumluluk kabul etmezken, diğeri tebessüm ediyor.
Liderlerden biri hezeyan içinde açıklama yapıyor ve ülkeyi geriyor,
Diğeri olağanüstü durum halinde bile başbakanı reddediyor.
Başbakan güya açıklama yapıyor ama muhalefeti suçluyor.
Kendi milletvekilleri ve müsteşarlarından bir hükümet kurmuş.
Ama "Bu hükümet AK Parti hükümeti değildir" diyor,
"Koalisyon kurulsaydı bunlar olmazdı" demeye getiriyor.
Ülke kan gölüne batmış fakat hala siyaset yapıyorlar.
Ne sorumluluk alan var, ne de üzülen.
Üzülmek sadece ailelere kalmış.
Ateş her zamanki gibi düştüğü yeri yakmakta.
***
Ben her zamanki düşüncemi bir kez daha tekrar edeceğim.
Bir ülkede işler kötüye gidiyorsa bundan siyasetçi sorumlu tutulamaz.
Tek sorumlu halktır. Başkasını aramak yanlıştır.
Neden diye sorarsanız eğer...
Bu durumu şöyle bir örnekle açıklamak istiyorum.
Beş kişilik bir aileniz olsa ve ailenin bir şirketi bulunsa...
Beş kişi birden genel müdüre vekalet verseniz...
Bu genel müdür şirketinizi kötü yönetse hesap sormaz mısınız?
Mutlaka ve mutlaka sorarsınız.
Oysa vekile koskoca bir ülke teslim ediyoruz.
Halk olarak siyasetçiye de vekalet veriyoruz.
Fakat asla hesap sormuyor, aksine her yapılanı göklere çıkarıyoruz.
Sanki onun görevi değil de bize lütuf yapıyorlarmış gibi davranıyoruz.
Bu durumda vekil oluyor ağaların ağası.
Asıl oluyor ağanın marabası.
***
Sonumuzun Irak, Suriye, Afganistan ve Libya gibi olmasını istemiyorsak.
Artık marabalıktan kurtulmanın zamanı gelip geçti.
Ülkemizde yıllardır akan kanlar yerde kaldı.
Bu kez bari kalmasın.
Fanatikçe oy vermekten vazgeçelim.
Akan kanları durduracak çözümleri siyaset uğruna değil, vatan uğruna, millet uğruna ve bayrak uğruna,
hangi siyasetçi inanarak bize önerirse, oylarımızı o partiye verelim.
Bu kez oylarımızı barıştan yana, kardeşlikten yana kullanalım.