BAHARIN
gelmesiyle birlikte daha aktif, dinamik ve enerjik olmayı beklerken, kendinizi daha yorgun, güçsüz ve de bitkin mi hissediyorsunuz?
Korkmayın, telaş yapmayın!
Mevsimsel geçiş dönemleri, gerek fiziksel gerekse ruhsal açıdan kişileri etkisi altına alarak, kişiler üzerinde yorgunluk, bitkinlik dahası tükenmişlik (kronik yorgunluk) durumu yaratabilmektedir.
Havaların ısınmasıyla birlikte artan elektrik yükü ve vücut metabolizmasındaki değişikliklerle alakalı olduğu düşünülen bahar yorgunluğu, özellikle geçiş dönemlerinde kişilerin sıkça karşılaştığı sorunlar arasında yer almaktadır. Özellikle yoğun tempoda çalışan biriyseniz ya da tam da sınav öncesi stresini yaşayan bir öğrenci; evet, bu yorgunluk biraz canınızı sıkabilir. Şehrin gürültüsü, yoğun çalışma saati, hızlı tempo, trafikte yaşanan problemler, sınav stresi, aile içi uyum sorunları, küresel ısınmanın yol açtığı mevsim kaymaları, bahara geçiş döneminde sürekli değişen hava koşulları, ısı ve nem dengelerinin değişmeleri, aydınlık ve karanlıkta geçen saatlerdeki farklılıklar gibi pek çok neden, bahar şikayetlerinin artmasına neden olmaktadır.
BAHAR YORGUNLUĞU BAŞKA HASTALIKLARIN ÖN BELİRTİSİ OLABİLİR
Genellikle birkaç haftayı geçmeyen, kısa süreli ve hafif yorgunluk hali olarak nitelendiren bahar yorgunluğu, kişileri dikkat etmedikleri takdirde ciddi sorunlarla karşı karşıya getirebilir. Şöyle ki bahar mevsimi ile birlikte ortaya çıkan bu yorgunluklar, zaman zaman gizli depresyon, anksiyete (yoğun kaygı), kansızlık, tiroid problemleri, enfeksiyon hastalığı ya da kanser gibi önemli bir bedensel veya ruhsal sorunun tetikçisi olabilmektedir. Bu nedenle kişi veya kişilerin, mevsimsel geçiş dönemlerinde karşılaştıkları belirtilere dikkat ederek kendilerinde meydana gelen değişiklikleri takibe almalarında büyük yarar vardır.
Şayet yorgunluk uzun sürüyorsa, hatta yatak istirahatiyle bile geçmiyorsa; bu yorgunluk artık kronikleşme yolunda ilerlemektedir diyebiliriz. Kronik yorgunluk olarak tanımlanan ve son zamanlarda pek çok sanatçının sağlığını tehdit eden tükenmişlik sendromuna yakalanmamak içinse tüm bu yorgunluk belirtilerini dikkate almakta fayda vardır.
LÜTFEN DİKKAT!
Şayet siz de sürekli olarak kendinizi yorgun, bitkin, tükenmiş hissediyorsanız, yaptığınız hiçbir şeyden keyif almıyorsanız ve işe gidesiniz, ders çalışasınız gelmiyorsa ve tüm bunlar süreklilik arz ediyorsa erkenden, alanında uzman kişilerin kapısını çalmanızda yarar var. Alanında uzman kişiler ciddi, uzun süreli, tekrarlayıcı veya ilerleyici bir yorgunluk ve bitkinlik sorununda soruna neden olan problemlerin saptanması ve çözümü için neler yapılması gerektiği konusunda size yardımcı olacaktır.
DERDİ TASAYI UZAKLAŞTIRIN, BAHARI YAŞAYIN!
Metabolizma ve bahar ile gelişen değişimlerin uyumlu birlikteliği için düzenli bir hayat olmazsa olmazdır. Sağlıklı beslenme, öğün atlamama ve düzenli uyku saatleri kişiyi gerek fiziksel gerekse psikolojik olarak zinde kılar. Mevsimsel geçiş dönemlerini sağlıklı atlatabilmeniz için sağlam ve dayanıklı bir vücut direncine ihtiyacınız var. Bunun için ise yapacağınız şey çok basit: Sebze ve meyve tüketiminizi arttırmakla işe başlayabilirsiniz. Özellikle lif ve posa miktarı yüksek, glisemik indeksi düşük, antioksidan (Vücut hücreleri tarafından üretildiği gibi, gıdalarla da alınan bir grup kimyasal madde) özelliği olan ve C vitamininden zengin meyveler ile yeşil yapraklı sebzelerin tüketimini artırmanızda büyük yarar var.
Sık sık ve az az yemek, günde 3 ana, 3 ara öğün olacak şekilde yemek yemeye özen göstermek, özellikle günün altın öğünü olan kahvaltı, besin çeşitliliği ve tek tip beslenmekten kaçınmak, bahar yorgunluğu ile baş etmek açısından büyük önem taşımaktadır.
BOL SU TÜKETMEYİ ALIŞKANLIK HALİNE GETİRİN!
"İyi de ne kadar yararlı olduğunu bilsem de düzenli olarak su içmeyi beceremiyorum. Suyu 2 günde bir tükettiğim oluyor diyebilirim. Merak etmeyin su içmiyor olabilirim; ancak çay ve kahve tüketiyorum dolayısıyla bu da susuzluğumu gideriyor" pek çoğunuz bu ve bunun gibi kalıplaşmış cümleleri sıkça dilinize doluyor olabilirsiniz. Yapmayın. Ne yazık ki içtiğiniz herhangi bir sıvı, su ihtiyacınızı gidermez. Siz öyle olduğunu zannetseniz de sonuç öyle değildir. Havaların ısınması ile birlikte vücudun artan su ihtiyacını karşılamak ve dolaşım sistemini daha düzenli hale getirmek için susamayı beklemeden günde en az 2,5-3,0 lt su içmek alışkanlık haline getirilmelidir.
RENKLİ BİR ÖNERİ
Size bir önerim olacak ofisinizde ya da çalışma masanızda rahatlıkla görebileceğiniz bir yere renkli not kağıtlarına "Su içmeyi hatırla!" yazarak belki de bu unutkanlığınıza geçici de olsa çözüm bulmuş olabilirsiniz. Ayrıca, “Bugün muhteşem bir gün olacak, diğer günlerden çok daha güçlü, dinamik ve enerjik olacağım. Evet, bugün çok güzel bir gün olacak.” diyerek başladığınız her yeni gün, sizin gününüz.