"AİLEM
İstanbul’da olduğu halde Ankara’ya yerleşmek istedim. Çünkü 1964’te yurda döndüğümde siyasal bakımdan beni şaşırtan bir ortamla karşılaşmıştım. Atatürk’e düpedüz sövgüler yayınlanıyordu birtakım dergilerde, gericilik dalgası ülkeye egemen olacak gibi gözüküyordu. Cumhuriyetin tehlikede olduğunu sezdim, 'Cumhuriyeti kollamak görevini Atatürk gençliğe emanet ettiğine göre, işte o gençlerden biri de benim' deyip başkente yerleşmeye karar verdim. Cumhuriyet’in başkentte daha iyi savunulabileceğini düşünüyordum. Demek ki 24 yaşında siyasal bilinci gelişmiş iyi bir yurttaşmışım. O gün bugün 1965 Mart’ından beri Ankara’da, bir mühendis olarak Türk toplumunu çağdaş bilişim toplumuna dönüştürerek, parlak yarınlara taşımak amacıyla çalışıyorum."
***
Aydın Köksal’ı çoğunuz tanımıyorsunuzdur.
Türkiye’ye muazzam katkıları olsa da bunları reklam olmadığı için bilmiyor olabilirsiniz.
Bu nedenle anlatmaya yukarıdaki onun dilinden, onun yaşamına ait olan cümlelerle başladım.
Peki böyle çalışkan bir kişi neler yaptı?
Galatasaray Lisesi’ni birincilikle bitirdi.
2500 Türkçe bilişim kelimesi türetti.
"Bilişim" kelimesinin kendisi ile birlikte, bilgisayar, yazılım, donanım, bellek, bilgi işlem, komut, imleç gibi bugün kullandığımız her bir kelimenin babası oldu.
Türk Dil Kurumu, bu kelimeleri ayrıca bir sözlük olarak basma kararı aldı.
Hacettepe Üniversitesi’nin kuruluşunda yer aldı.
IBM’in isteği üzerine 12 binden fazla terimin Türkçe karşılıklarını oluşturup onlara gönderdi.
1971’de Türkiye Bilişim Derneği’nin kurucuları arasında yer aldı.
Bilgisayar mühendisliği üzerine ilk doktora programını başlattı.
Yani bilim adamı ve mühendis kimliklerine, Atatürk ve dil devrimi sevdalısı özelliklerini de ekledi.
Bizleri İngilizcenin himayesinde olan bilişim kelimelerinden kurtardı.
***
Peki bizler bu süreçte neler yapıyoruz?
İçinden geçtiğimiz günlerde, Başkanlık Sistemi ve referandum üzerindeki tartışmalarda, vites artırmak üzereyiz.
Kendimizi anlatırken, "Güçlü Türkiye", "Siyasi İstikrar", "Hızlı Karar Alma", "Kalkınma" adı altında birçok terim kullanıyoruz.
Bizler adeta havanda su döverken, birbirimizi kutuplaştırırken, Türkiye kendi pırıl pırıl gençleri ve yetişmiş kadroları ile ayakta durmaya, ilerlemeye devam ediyor.
Bu arkadaşlar, günlük siyasi tartışmalardan uzak, Atatürk’ün izinde, bilimsel gerçeklerle üretmeye devam ediyorlar.
Biliyorlar ki, kalkınma, Parlamenter Sistem veya Başkanlık Sistemi'nden öte, eğitim ve kültürün seviyesi ile belirlenir.
Geri kalanı, günün güç dengelerini ayarlamak için sistem tartışmasından başka bir şey değildir.
Bizler de artık her yerde, kalkınma ve istikrarın Başkanlık Sistemi teklifi ile bağlantısı olmadığını yeniden tekrarlamak durumundayız.
Çözümün nasıl olabileceğini yine Aydın Köksal’ın gençlere söylediği sözleri ile bitirelim.
***
"Ezbercilikten ve gerici eğitimden kurtarmak gerek gençlerimizi, onları yabancı dille öğretim çıkmazından kurtarmak gerek. Eğitim bilimi benim mesleğim değil. Eğitim profesörlerimiz var, Milli Eğitim Bakanlığı var, ama onlar bu gerçeği söylemiyor, konuşmuyorlar, bence birçoğu görevlerini yapmıyorlar. O zaman görev nasıl biraz da bana düşüyorsa, ezbercilikten ve gerici eğitimden kendilerini kurtarmak, benzer biçimde biraz da gençlerin kendi görevleri. Toplum önünde bu gidişe karşı çıkmaları gerekir. Kitap okuyarak, tartışarak, kendilerini yetiştirebilirler. Atatürkçü çizgide çağdaş birer genç olmanın onlara yüklediği olağan bir görevdir bu; yakınmakla bir yere varılmaz. Toplumuna, insanlığa bir şeyler verebilmek için ilkin kendini kurtaracaksın, koşullar ne denli elverişsiz olsa da, kendini çağdaş ve doğru çizgide yetiştireceksin."
***
Enerjimizi sömüren yanlış gündemler yerine, olması gerekene yöneldiğimiz aydınlık günlerin mutluluğuyla, Aydın Köksal hocamıza sadece üretkenliği nedeniyle değil, bizlerin ufkunu açan çalışmaları nedeniyle teşekkür ediyor, bu haftalık veda ederek hepinize saygılar sunuyorum.