Hani bazen büyüklerimiz “Sevildiğinin yanında ol, seni hep daha çok sevsinler” derdi ya, hakikaten doğruluk payı var mı dersiniz?
Sanki aşık olmadığımızda kişiliğimizi, karakterimizi daha mı iyi koruyabiliyoruz?
Neticede aşk bir dengesizlik hali değil mi ki? Her şeyi unutup, hatta kendini bile unutup, bodoslama duygu diyarına atlamak değil mi?
Ne zaman aşık olsak ve bunu hissettirsek, karşımızdaki bir anda 180 derece değişmiyor mu? Aşık olunan nasıl olsa elde ettim artık, daha fazla yüz vermeye ne gerek var, demiyor mu? Ve siz bir anda kendinizi damdan düşmüş gibi incinmiş hissetmiyor musunuz?
Günümüzde aşklar ne kadar karşılıklı ki? Hep bir taraf daha çok sevmiyor mu? O seven, sevdiği için daha çok hırpalanmıyor mu sizce? Aşkta artık oyun oynayan taraf kazanmıyor mu? Hani hep karşındakine daha çok sevilsin, daha çok vazgeçilmez olsun diye kötü davranmıyor mu? Aşık olan tarafta zavallı gibi kendisini sevdirsin diye çırpınmıyor mu?
Valla, adam gibi aşık olmanın da tadı tuzu kalmadı artık.
Kim kimi horlarsa, karşı taraf ego savaşı içine giriveriyor. “Hayır, bu bana böyle yapamaz, illa sevecek beni” diyor. Sonra manyak gibi düşüyor peşine. Öbürü de gerim gerim hindi gibi kabarıyor. Sonra güçsüz olan akıl ediyor da çekiyor kendini ondan. Bu sefer sizin de tahmin ettiğiniz gibi aşık olunan şahıs ciddi bir ego kaybına uğruyor. Eh o zaman n'apıyor, düşüyor bizim aşık olanın peşine.
Yani ben anlamadım sevgili okurlarım, bizler bu aşkı egoyla karıştırıyor olmayalım sakın? Benim kafam basmamaya başladı bu işe. Aşk bir güç savaşına mı döndü de haberimiz yok. Egoların mücadelesinden mi aşk sandığımız yanılgıya düşüyoruz biz. Tamam anlıyorum kaçan balık büyük olur, zor olan güzeldir gibi özdeyişleri ama sanki işin içinde bundan fazlası varmış gibi geliyor bana. Hani kaçarsın da sonsuza kadar hiçbir salak kovalamaz yani seni.
Aşktan korkanlar, kendini seven birinin kollarına atmak istiyor kanımca. Çok örnek var etrafımda, hatta çok yakın arkadaşlarım bunlar benim. Bana dedikleri tek şey “ Ya kızım aşık olduk da ne oldu, canımız yandı, paramparça olmadık mı? Artık ben, beni sevenle olmaya karar verdim. Yani tamam, çok bir şey hissetmiyorum belki ama zamanla hissederim nasıl olsa. Beni günde beş kere arayıp soruyor, bana prensesler gibi davranıyor, huzur veriyor, yormuyor, e niyeti de ciddi. Allah'tan belamı mı istiyeyim, ne istiyeyim Dilara sen de!”
İşte gelinen hal bu. Belki de haklılar ne dersiniz?
Bu da bir bakış açısı öyle değil mi? Çok bana göre mi? Sanmam. Yapabilir miyim? Bilmiyorum, hiç denemedim. Benim iç dünyam çok farklı. Benim hissetmem lazım. Yani “Ben elmayı seviyorum diye elmanın da beni sevmesi gerekmiyor”.
“Bu kafayla gidersen daha çoookkk üzülürsün”, dediğinizi duyar gibiyim. Ama n'apimm, kafa nereye biz oraya…
Ben sadece “yüreğime yüreğiyle gelene” açığım o kadar.
Sevgilerimle…