DEĞERLİ
okurlar.
Sıradan bir köşe yazarı olarak, bu köşeden ahkam kesmenin, belli olayları ve gelişmeleri eleştiri bombardımanına tutmanın ne kadar kolay olduğu ortada.
Önyargıların ve belli ezberlerin tutsağı olmuş, sürekli eleştiri ya da övgü çizgisinde kalem oynatmanın getirisi ortada ama böyle bir çizgide yürümenin inandırıcılığının da olmadığı gerçeğini bilmek lazım.
Övgülerimiz ve yergilerimiz, belli bir objektiflik içinde gerçekleşirse, inandırıcı olabileceğimize inananlardanım.
Objektif olma kaygısıyla hareket edenlerin günümüzde prim toplamadığını bile bile bu yolda koşuşturmanın özel çabasını, her tür eleştiri bombardımanına karşın sürdürmeye devam edeceğiz. Her tür marifetin iltifata tabi olması gerçeğini unutmamak gerek. Kim olursa olsun, bir marifet sergilemişse, ona iltifat edip övmek, onun bu yolda yürümesini teşvik eder, katkı sağlar.
Bu konuda çok beğendiğim bir sözü size aktarmak istiyorum.
“Allah kimseyi, yanlışı savunacak kadar cahil, doğruyu inkar edecek kadar da nankör yapmasın.”
Sayın Cumhurbaşkanımızın ve de Başbakanımızın, Ortadoğu politikalarını şu ya da bu biçimde eleştirerek belli kaygılarımızı dile getirirken, tabii ki bizim bilmediğimiz hatta bilemeyeceğimiz şeyler de olabileceğinden belli yanlışlara da imza atmamız olası.
Şahsen ben, Sayın Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu’nun ne denli birikimli, deneyimli ve de gerçekçi yurtsever biri olduğunu çok iyi bilenlerdenim.
Dış politikanın genel stratejisinin Sayın Erdoğan ve Sayın Davutoğlu tarafından belirlendiğini, Sayın Çavuşoğlu’nun da bu çizgiye şu ya da bu biçimde katkıda bulunmakta olduğu inancındayım.
İşte bu yüzden de, dış politikaya dönük eleştirilerimde Sayın Çavuşoğlu’na yer vermiyorum.
Sayın Çavuşoğlu geçenlerde, İsrail’i belli konularda eleştirirken, Filistinlilerin İsraillilere baltalarla saldırıp öldürmeleri olayını da kınama gerçekçiliğini göstermesi, sanırım son yıllarda ilk defa bir Türk siyasetçisi özellikle de AK Partili biri tarafından yapıldı!
Son günlerde, Sayın Cumhurbaşkanımızın Afrika çıkartmasını, Sayın Davutoğlu’nun Irak’la ilişkilerimize yeni ivme kazandırması, özellikle de ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’le yapılan görüşmelerin olumlu geçmesi, ülkemiz açısından oldukça önemli bir gelişme olarak değerlendirebiliriz.
Benim, sayın Erdoğan’la sayın Davutoğlu’na dönük en önemli eleştirim şudur.
İsrail-Filistin çelişkisini sanki bizim çelişkimiz haline getirmeleri başta olmak üzere, dini referansları ve ritüelleri öne çıkarmaları.
Herkesin inancını ve yaşam biçimini benimsemesem de, hatta beğenmesem de saygı duymaya çalışan birisiyim.
Toplumun inançlarından yola çıkarak, hamasi çıkışlarla, oy toplamaya çalışmanın ve de inançların istismar edilmesinden oldum olası nefret ederim. Bakın Napolyon bu konuda ne demiş:
“Ben Katolik geçinerek Vendee Savaşı'nı kazandım; Müslüman geçinerek Mısır’a yerleştim; Papacı geçinerek İtalya’da yürekleri kazandım. Bir Yahudi halkını yönetecek olsam, Süleyman tapınağını yeniden kurardım.”
Bu bir politika. Ama ben bu tür politikaların doğru olmadığına inananlardanım.
- DEVAM EDECEK -