Anlamsız sloganlar

Toplum olarak, içi boş sloganları ciddiye almanın saçmalığı içindeyiz gibi geliyor bana. Eğer öyle olmasaydı, siyasetçilerimiz sloganlarla bu kadar sarmaş dolaş olurlar mıydı? Şiirsel söylemler, olmayacak vaatler, çarpıcı sloganlar,...

Toplum olarak, içi boş sloganları ciddiye almanın saçmalığı içindeyiz gibi geliyor bana.

Eğer öyle olmasaydı, siyasetçilerimiz sloganlarla bu kadar sarmaş dolaş olurlar mıydı?

Şiirsel söylemler, olmayacak vaatler, çarpıcı sloganlar, siyasetçilerimizin propagandasında öne çıkmış durumda.

Gerçekçilikle ilgisi olmayan bu tür yaklaşımlar, salt bugüne özgü bir şey de değil.

Dünden bugüne, saçma sapan laf salatalarıyla siyaset yapmak neredeyse alışkanlık haline geldi.

Siyasetçiler çok akılsız kişiler mi de, böyle bir saçmalığa imza atmakta ısrar ediyorlar?

Sanmıyorum!

Demek ki toplumun önemli bir kesimi bu tür palavralara inanacak kadar saflar!

Seçim yaklaştıkça, siyasetçilerimiz bol keseden atmaya, olmayacak vaatlerde bulunmaya başladılar.

Toplumun her kesimine rüşvet vaadi tavan yapmaya başladı.

Geçmişteki, “Herkese iki anahtar” “Kim ne veriyorsa iki mislini veriyorum” sözlerini aratmayacak vaatler peş peşe sıralanmaya başladı.

Seçimden seçime oy kaygısına dayalı olarak ortaya konan bu tür palavraları çoğu vatandaşımızın ciddiye almadığını ya da almayacağını düşünebilirsek, bu saçma sapan çıkışlardan kaygı duymamıza gerek kalmaz!

İnşallah düşündüğümüz gibi olur.

Endişe edilmesi gereken konu, kendilerini aydın, hatta ilerici, devrimci ve de çağdaş olarak gören kimi beyinlerin hala,“Kemalizm”, “Bağımsız Türkiye” ile “Ulus devlet” kavramlarını sloganlaştırarak, siyasete meze yapmaları.

Atatürk, istismar edilerek, bugünün kutuplaşmasının bir parçası haline getiriliyor.

Atatürk’ün ideolog olmadığı dikkate alınmıyor.

Atatürk, o günün tüm olumsuz koşullarına karşın, dünyada en geçerli olan reformları yapma çabası içinde olmuş, çok başarılı bir asker, aynı zamanda devlet adamıydı.

Bugünse dünya, bambaşka bir yapılanmanın içinde.

Dün dünde kaldığına göre, bugün yepyeni arayışlar içinde olmamız gerekir.

Aslında bu konuda, Atamızın çok güzel veciz bir sözü var.

“Benim manevi mirasım ilim ve akıldır. Zaman hızla dönüyor. Böyle bir dünyada asla değişmeyecek yargılar getirdiğini ileri sürmek, aklın ve bilimin gelişmesini yadsımak olur.”

Atatürkçülükten söz eden dostların önce bu sözün anlamını kavrayıp ona göre hareket etmeleri gerekir.

“Bağımsız Türkiye” derken de dünyada bağımsız hiçbir ülkenin olmadığını düşünen yok.

İstisnasız her ülkenin, gücü ne olursa olsun, bir biçimde, diğer ülkelere az ya da çok bağımlı olduğunu bir türlü göremiyoruz.

Ulus devlete gelince, Türkiye yolgeçen hanına döndü.

Ülkemizde 72 milletten insan var.

Ülkemizdeki etnik yapı zenginliği öylesine çeşitlendi ki, neredeyse Osmanlı’nın çok uluslu yapısı coğrafyamıza taşınmış durumda.

Son günlerdeki Suriye halkının Türkiye çıkartması, akıl almayacak boyutlara vardı.

Sanırım dünyada tek bir milleti barındıran tek bir ülke yoktur!

Olsa olsa, kabile topluluklarında aynı etnik yapı söz konusu olabilir.