Geçenlerde bir TV kanalında anlatılan bir öykü, bende öyle bir iz bıraktı ki, sizlerle paylaşmayı kendime bir görev saydım. Hikaye şöyle: Genç yaşında bir bebekle dul kalan bir kadın, nice isteyenlerle evlenmemiş, çocuğun el ellerinde büyümemesi için, bulaşık yıkamış, paspas yapmış, yememiş oğluna yedirmiş, giymemiş yavrusuna giydirmiş ve oğlunu okutmuş, o da onun emeklerini zayi etmemiş, hukuk fakültesini bitirip hakim olmuş. Artık oğlun evlenmesinin gerektiğine karar vererek, bir kız beğenmiş, oğul da kızı beğenmiş, evlenmeye karar vermişler. Bir ev kiralamışlar, alacakları eşyaların evde nerelere yerleştireceklerini belirlemek için eve gelmişler. Gelin adayı, her şeyi yerli yerine yerleştireceklerini belirledikten sonra, damat adayına, “çöp bidonunu nereye koyacağız” diye bir soru sormuş. Damat adayı anlamamış, şu köşeye demiş, hayır, balkona koyarsın demiş hayır, ben çöp bidonu diye ananı kast ediyorum, onu nereye koyacağız demiş. O zaman delikanlı hiç sesini çıkarmamış, düğün hazırlıkları devam etmiş, davetiyeler dağıtılmış ve çok büyük hazırunla beraber nikah memuru da gelmiş. Gelin, damat ve şahitler masanın etrafında toplanmışlar. Nikah memuru önce geline, A. oğlu, M. ile evlenmeyi istiyor musun? Gelin yüksek sesle "EVET" demiş, sıra damada gelince herkesi şok eden yüksek bir sesle "HAYIR" demiş. Misafirler arasında bulunan anacığının yanına giderek, elini öpmüş ve hazıruna hitaben: Bu hanım, anamı çöp bidonu olarak tanımladı ve evde onu koyacak bir yer bulamadı. Anam, benim için yemedi, yedirdi, giymedi giydirdi, her türlü güçlüğe göğüs gerdi ve beni bu hale getirdi. Ben anamı hor gören, ona çöp bidonu diyen birisiyle evlenemezdim. O hanım, anasını çöp bidonu kabul eden birisiyle evlensin. Onun için “ana gibi yar olmaz” diyoruz.Mevlamız "Allah’tan başkasına ibadet etmeyin. Anneye, babaya güzel muamele edin, şayet onlardan birisi veya her ikisi yaşlanmış olarak senin yanında bulunursa, sakın onlara hizmetten yüksünme “ÖFF” bile deme, onları azarlama, onlara tatlı ve gönül alıcı sözler söyle. Şefkatle, tevazu ile onlara kol, kanat ger ve şöyle dua et: "Ya Rabbi, onlar küçüklüğümde nasıl beni ihtimamla yetiştirdilerse, sen de onlara merhamet buyur”(İsra, 23-24).
Bir şahıs peygamberimize gelerek, “İnsanlar içinde kendisine en güzel muamelede bulunmayı hak eden kimdir?" diye soruyor. Resülü Ekrem “annen” diyor. O "sonra kimdir" diye soruyor, yine “annen” buyuruyor. O kişi sonra kim gelir diye soruyor, tekrar “annen” diyor.. O daha sonra kim gelir diye sorunca “babandır” buyuruyor. (Riyazus Salihin, sayfa 124)Böylece ananın sevgisinin 3 kat olduğu vurgulanıyor. Cennet ananın ayağının altındadır sözü her devirde geçerliğini yürüten çok anlamlı, çok üzerinde düşünülmesi gereken bir sözdür. Anamız bu kadar kıymetli olan bir varlık olduğu halde, bazı kendini bilmez kişilerin analarına karşı bir evlat gibi değil, bir canavar gibi hareket ettiklerini, hatta analarını dövdüklerini, hatta sokağa attıklarını duyuyoruz. İslamiyetin böylesine kıymet verdiği analarımıza karşı evlatlık görevimizi en iyi bir şekilde yapmamız Yüce Yaradanımızın emri ve sevgili peygamberimizin sünnetindendir. Analarına karşı evlatlık görevini yapmayan evlatların, yarın huzuru ilahide nasıl bir muameleye tabi tutulacaklarını düşünmek bile istemiyorum. Bu gibi evlatları Allah (CC) ıslah etsin. Amin...