ALİDAŞ: Balıkçılar Kahvesi mahkemesi henüz bitmedi

CUMARTESİ günü yayınlanan 'Balıkçılar Kahvesi yine kimseye yar olmayacak” başlıklı köşe yazımın ardından, Alanya Liman İşletmeleri Denizcilik Turizm Ticaret AŞ (ALİDAŞ) Yönetim Kurulu Başkanı Kerim Taç aradı. Yazımın özetini...

CUMARTESİ günü yayınlanan “Balıkçılar Kahvesi yine kimseye yar olmayacak” başlıklı köşe yazımın ardından, Alanya Liman İşletmeleri Denizcilik Turizm Ticaret AŞ (ALİDAŞ) Yönetim Kurulu Başkanı Kerim Taç aradı.
Yazımın özetini oluşturan, “Alanya’nın en gözde mekanlarından biri olan Balıkçılar Kahvesi’ne yazık oldu, kısır çekişmelere kurban edildi” ifadesine sonuna dek katıldığını söyleyen Taç, Balıkçılar Kooperatifi’nce açılan mahkemenin henüz sonuçlanmadığını, Bölge İdare Mahkemesi’nin verdiği ifade edilen kararın, eskiden Balıkçılar Kahvesi’nin kullandığı tahta sundurma alanın Balıkçılar Kooperatifi’nce ALİDAŞ’a kiralanması işleminin iptali olduğunu söyledi.
Taç, “Konuyu bir de benden dinlemelisin” diyerek, Bölge İdare Mahkemesi’nin verdiği son kararı şu cümlelerle özetledi:
“Eskiden Balıkçılar Kahvesi’nin kullandığı ve kamuoyunda ‘tahta sundurma’ olarak anılan küçük alan Balıkçı Barınağı’na değil, Hazine’ye aittir. Bu nedenle biz İskele’yi devletten kiraladığımız günden beri bu alan için Hazine’ye 400 bin TL’ye yakın ecrimisil parası ödedik.
Balıkçılar Kahvesi’ni işleten Tevfik Aşlama’ya ALİDAŞ’ın tasarrufunda olan dükkanı mutfak olarak kullanması için kiralarken, masa ve sandalyelerin konulduğu tahta sundurma alanın ecrimisil bedelini de ödemesi için sözleşmeye bir madde koyduk.
Ancak yıllarca bu ecrimisil bedelini ödeyen işletmeci, olayların koptuğu 2010 yılında hem mutfak olarak kullandığı alan için bize hem de Hazine’ye ayrı ayrı kira ödeyemeyeceğini beyan etti.
Aramızda ihtilaf çıkınca, kendisinden bize ait dükkanı (mutfak/depo) tahliye etmesini istedik, bu kez devreye Balıkçılar Kooperatifi girdi ve tahta sundurmanın Balıkçı Barınağı’na ait olduğunu iddia ederek Bölge İdare Mahkemesi’ne dava açtı.
İddia edildiği gibi bu dava henüz sonuçlanmış değildir.
Biz de bunun üzerine bölgenin atıl vaziyette kalmaması için Balıkçılar Kooperatifi ile görüşerek, “Mahkeme sonuçlanıncaya dek tahta sundurma alanı bize kiraya verin, kafeterya çalışmaya devam etsin” dedik, kabul ettiler.
Ancak bir süre sonra bu kararlarından cayıp konuyu yeniden Bölge İdare Mahkemesi’ne intikal ettirdiler. Bölge İdare Mahkemesi de dava sonuçlanıncaya kadar bu alanın hiçbir şekilde ne Balıkçılar Kooperatifi ne de ALİDAŞ tarafından hiç kimseye kiraya verilemeyeceğine karar verdi.
Basında çıkan ‘Mahkeme kararını verdi’ türü haberlerin içeriği bundan ibarettir.
Balıkçıların açtığı dava henüz sonuçlanmamıştır.
Üstelik biz tahta sundurma alanın, balıkçı esnafının iddia ettiği gibi Balıkçı Barınağı sınırlarında olduğunu düşünmüyoruz.
Bu konuda bilirkişi raporları hazırlatıp mahkemeye sunduk.
Bu alan tamamen Hazine’ye aittir, üstelik Hazine bizden burası için yıllarca ecrimisil bedeli almıştır. Biz bu belgeleri de mahkemeye sunduk. Kişisel tahminlerime göre dava ‘Bu alan Hazine’ye aittir’ diye sonuçlanacak, biz de ALİDAŞ olarak bu alanı eskiden olduğu gibi yeniden Hazine’den kiralayıp eski Balıkçılar Kahvesi türü işletmelere kiraya verebileceğiz.”
(NOT: ALİDAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Kerim Taç’ın açıklaması bu yönde. Eğer balıkçı esnafı aksini savunuyorsa, onların görüşleri de burada aynen yayınlanacaktır.)


Sevmediğiniz kişiden
kurtulma formülleri

MALUM, üniversite kayıtları Ramazan Bayramı’nın hemen ardından başlıyor. Gençlerde tatlı bir heyecan, ailelerde ise evlatlarından ilk kez ayrı kalacak olmanın hüznü var. Uzunca bir süre baba ocağından/ana kucağından ayrı kalacak yüz binlerce genç, meslek sahibi olabilmek için zorlu ve yorucu bir eğitim dönemine adım atacak.
Üstelik üniversite masraflı bir iş…
Bunun harç parası var, yurt parası var, kaldığı yer uzaksa çocuğun ulaşım masrafı var, cep harçlığı var.
Kısacası; var oğlu var.
Eğer bir aile, çocuğunu üniversiteye gönderecek maddi olanaklara sahip değilse şu sıralar kara kara düşünüyor, işin içinden nasıl çıkacağının formüllerini bulmaya çalışıyor.
Bu zahmetli işte en kestirme formül ise burs verecek maddi durumu iyi kişi/kişiler veya hayırsever bir kurum bulmaktan geçiyor.
Ancak sağda solda ne kadar hayırsever olduğunu anlatan, “Ben kaç çocuk okutuyorum, senin haberin var mı?” deyip bol keseden sallayanların, iş ciddiye binince nasıl da bir anda sırra kadem bastıklarına dün bir kez daha tanık oldum.
Dün, evladı üniversiteyi kazanan bir anneyle sohbetimiz sırasında ilginç şeyler anlattı ama bu sözler beni şaşırtmadı.
Çünkü bu tür olaylarla son dönemde çok sık karşılaşmaya başladım.
Evladı çok yakında üniversiteye gidecek annenin söylediklerini aynen aktarıyorum.
“Patronumuzun arkadaşı olduğu için çalıştığım işyerine sık sık gelip giden, maddi durumunun hayli yerinde olduğunu bildiğimiz varlıklı bir işadamı vardı. Vardı diyorum, çünkü artık yok. Geçenlerde yine çalıştığım işyerine geldi, ne kadar hayırsever olduğunu, nerelere çeşmeler, camiler, okullar yaptırdığını, bilmem kaç çocuk okuttuğunu yine bol bol anlattı. Bunun üzerine kendisine, benim çocuğun üniversiteyi kazandığını, burs verip veremeyeceğini sordum. İstediğim ayda sadece 150 TL. Bu isteğim üzerine, ‘Bakarız, bir şeyler ayarlarız’ dedi, gitti. Gidiş o gidiş. Kendisini bir daha bizim civarlarda gören olmadı.”
“Telefonu yok mu? Arayıp burs işini sorsan” dedim.
“Aman Alper’ciim, adamı zaten bizim işyerinde kimse sevmezdi. Ama patronun arkadaşı olduğu için sesimizi çıkaramaz, ne söylese dinlerdik. En azından şimdi rahatladık. Adam ayda 150 TL’yi vermemek için bizim buralara uğramaz oldu, kurtulduk” diye yanıt verdi.
İşin açığı bu formül hoşuma gitti.
Artık ben de hoşlanmadığım ve ne kadar hayırsever (!) olduğunu bildiğim kişilerden, “Üniversitede okuyan bir çocuğa burs verir misin?” deyip kurtulabilir miyim acaba?
Denemekte yarar var.