Alanya'nın sosyal medya ile imtihanı (2)

ÜLKE çapında sosyal medya fenomeni olan Bora Yeter, fenomeni olduğu sosyal medya hakkında şöyle diyor:

ÜLKE

çapında sosyal medya fenomeni olan Bora Yeter, fenomeni olduğu sosyal medya hakkında şöyle diyor:

"Dikkat! Bu çağrıyı hepimiz dinlemeliyiz! Sosyal medya diye adlandırılmış bu yeni medya ve iletişim düzeninde geriye gerçek anlamda ne derece bir sosyalleşme kaldı? Ellerimizde telefonlar, gün boyu Facebook, Twitter, Foursquare, Instagram vb. servislerde kaybolup iletişim çağında yaşadığımıza inanırken, birbirimizle gerçek anlamda ne kadar iletişim kuruyoruz? Durup düşünmemizin zamanıdır."

Ne onunla oluyor artık, ne de onsuz!

Sizce de öyle değil mi?

Özellikle, Alanya gibi Akdeniz çanağının en gözde, mavisi, yeşili, kumu güneşi ve elbette yazın şehri kuşatan yerli yabancı turistlerin cıvıl cıvıl bir armoni oluşturduğu en popüler şehirlerinden birinde, sosyal medyadan uzak kalmak mümkün değil.

Dünkü yazıda da değindiğim gibi, bazen sıkılsak da, çoğu zaman "Kapatsam mı artık şu hesabı" diye düşünsek de, pek çok gazeteci meslektaşım gibi, işimiz gereği bu mecradan uzak kalamıyoruz.

Hele de artık herkesin bir sosyal hesabının olduğu, herkesin elinde en iyi lenslerin kullanıldığı fotoğraf makinesi özellikli cep telefonlarının bulunduğu bir devirde, bilhassa haber kaynağı açısından, bir gazeteci olarak sosyal medyadan bir an olsun uzak kalmak imkansız hale geldi diyebilirim.

Hal böyle olunca, bu "paylaşım cümbüşü" içerisinde inanılmaz sosyal analizler yapma imkanımız da oluyor.

Sosyal medyanın benim açımdan en güzel taraflarından birisi de budur.

Özellikle Facebook başta olmak üzere, Twitter ve Instagram, insan karakteri analizi konusunda adeta bir umman desem, sanırım abartmış sayılmam.

Bu mecralarda, çaktırmadan, herkesin hayata bakış eşiğini de gözlemleyebilmek bana çoğu zaman inanılmaz bir zevk verse de, bazen de insanların içine düştüğü durumlardan dolayı vehme ve üzüntüye kapılmıyor da değilim.

Şöyle ki...

Misal...

Tanışık olduğum, yaptığı işlerden ötürü kendisinin ve ailesinin gelir düzeyini az buçuk tahmin ettiğim bir arkadaşım, almış eşini ve çocuklarını, kendi sosyal seviyesine denk başka bir evli ve çocuklu arkadaşının evine akşam misafirliğine gitmiş. Yemek masası, dar bütçeli bir ailenin gelir seviyesine göre donatılmış ve selfie çubuğu ile hem kendilerini hem de masayı çekip, "İşte kral sofrası, işte dostluk" diye not düşüp sosyal medyada bunu paylaşmışlar.

Bakıyorsun sofraya, dört tavuk budu, bir tabak çoban salata, birer bardak meşrubat var.

Bu iki ailenin "Kral sofrası" eşiğini hemen tek bir kareden anlayabiliyoruz.

Veya...

Arkadaşın biri, uzun süredir flört edip, Alanya tabiriyle "iliften" bir "pastane nişanı" yaptığı sevgilisinden yeni ayrılıp bunalıma girmiş ve şehrin en popüler, canlı müzik de yapılan eğlence mekanlarından birine gidip tek başına demleniyor.

Masasının üzerinde bir kadeh içki, yanında bir kase yer fıstığı, fıstığın kabuklarını atması için boş bir kase, sigara paketi, üzerinde çakmak, yanında motosikletinin veya otomobilinin kontak anahtarı, vermiş cep telefonunu da garsona, elinde sigara, en sert bakışlarla poz verip çektirdiği fotoğrafı sosyal medyada paylaşmış, altına da, yeni ayrıldığı kız arkadaşına göndermede bulunup, "Sana inat, bu hayatı krallar gibi yaşayacağım" diye yazmış.

Krallar gibi yaşanılacağı söylenen hayattan kasıt, bir kadeh içki, bir kase yer fıstığı, bol anason ve bol duman.

Hayata bakış açısı ve hayata karşı duruşu, gündüz verilen bütün imajların gece üçüncü dubleden sonra yer ile yeksan oluşları, vesaire...

Sosyal medya aracılığı ile bunları görmenin ve gözlemlemenin inanılmaz bir ayrıcalık olduğuna inanıyorum.

Peki siyasilerde durum nedir?

Alanya'yı yönetenler, başta Alanya Kaymakamlığı ve Alanya Belediyesi olmak üzere, sosyal medya ile imtihanları ne düzeyde?

Sosyal medyanın kim farkında, kim hangi amaçla kullanıyor, kim dozunu kaçırıp kim tadında bırakıyor?

Dilerseniz bu konuları da yarın birlikte dikizleyelim.

-DEVAMI YARIN-