Alanya'nın boş sokakları

ALANYA…

Yazın cıvıl cıvıl sokaklarına, ana baba günü çarşılarına alıştığımız Akdeniz'in incisi.

Ancak bu sezon, sanki bir film setinin erken saatlerindeymişiz gibi, bir tuhaflık var havada. Sokaklar boş, dükkanlar tenha...

Bir gözlemci olarak bu durumu merak ettim ve Alanya'nın nabzını tutmaya çalıştım. Gözlemlerim, güldüren ve düşündüren anlarla doluydu; tıpkı "Pazar Taksimetre" adını verdiğim bu yeni ekonomik modelin absürtlüğünü yansıtan bir tablo gibi.

Bir büyük markette yedi sekiz yaşlarında bir çocuğun masumca raftan aldığı çikolatayı, babasının etikete bakıp geri bırakması, içinde bulunduğumuz durumun trajikomik bir özetiydi. Çikolata bile lüks olmuştu sanki.

Babasının, eliyle yukarıyı işaret edip "Füze sesi" çıkarması, aslında ekonomik sıkıntıların gündelik hayata nasıl yansıdığını gösteren dokunaklı bir andı.

Pazarda bir teyzenin kendi bahçesinden topladığı bamyayı 350 TL'den satması ve "Ben daha ucuza veririm ama diğer esnaflar 'Piyasayı düşürme' diye kızıyorlar" demesi, rekabetin yerini "komşu dayanışması" adı altında piyasa fiyatlarının ortaklaşa belirlendiği bir düzenin aldığını gözler önüne serdi.

Bu "mahalle baskısı" pazara bile girmişti.

Kiralar faslı ise başlı başına bir dram. 60 metrekarelik bir dükkân için yıllık 40 bin Euro peşin kira istenmesi ve "Yan taraf dükkân komşum bu fiyata verdi" cevabı, kirada bile bir "komşu dayanışması" olduğunu düşündürüyor.

Ancak bu dayanışma kime yarıyor?

Kiralık daire ilanını arayan vatandaşa verilen cevap da benzer: "Alt kattaki 10 yıllık kiracım 10 bin liradan oturuyor, üst kata 15 diyoruz."

Ertesi ay ev sahibinin eski kiracısını arayıp "Üstü 15 bine verdim, sen de 13 yap ama sorarsa 15 de" demesi, piyasanın ne kadar şeffaf olmadığını ve kiraların nasıl keyfi belirlendiğini gözler önüne seriyor.

Pazarla manav fiyatları, hatta marketler arasında bile neredeyse fark yok gibi.

Resmen "taksimetre tarifesi" gibi bir pazar oluşmuş.

Peki, Alanya pahalı bir şehir mi?

Evet.

Peki, esnaf para kazanıyor mu?

Hayır.

Bu bir kısır döngü. Yüksek kiralar esnafı canından bezdiriyor ve maliyetler doğrudan müşteriye yansıyor.

Serbest piyasa ekonomisi rekabete dayalı olursa vatandaşa yarar sağlar.

Ancak imalatçı tekel oluşturursa, bu hem küçük esnafı hem de müşteriyi vurur.

Rekabet ortamını yaratacak olan ise devletin politikalarıdır.

Alanya'daki turizme bağlı işletmelerin en fazla altı ay iş yapıp maliyetlerini de buna göre hesaplaması, durumu daha da karmaşık hale getiriyor. Turistler bile kendi ülkesinde daha ucuz olan bir ürünü alıp boş yere yük taşımanın anlamı olmadığını düşünerek alışverişi bırakmış durumda.

Bu kısır döngü nasıl bozulur? Esnaf mutluyken müşteri nasıl mutlu olur?

O cıvıl cıvıl çarşıya nasıl yeniden önce hareket, sonra bereket gelir? Mevcut şartlarda cevap vermek oldukça zor. Ancak çözüm, tekelleşen dükkân sahiplerinden başlayıp birçok sektöre uzanıyor.

Bu, sadece Alanya'nın değil, Türkiye'nin genel ekonomik tablosunun bir yansıması. Esnafın ve tüketicinin yüzünün gülmesi için devletin rekabeti teşvik eden, adil politikalar üretmesi şart. Aksi takdirde, Alanya'nın cıvıl cıvıl sokakları, "füze sesleri" ve "taksimetre pazarları" ile anılmaya devam edecek gibi görünüyor.

Umarız bu durumun üstesinden gelinebilir ve Alanya, eski hareketli günlerine geri dönebilir.

Esen kalın...