BİR varmış bir yokmuş, bir zamanlar Alanya'nın batısında, Konaklı'da, Antalya-Alanya karayolunun hemen yanı başında, sessizce duran ecdat yadigârı Şarapsa Han varmış. Yaklaşık 800 yıl önce, Anadolu Selçuklu Sultanı II. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde inşa edilen bu kervansaray, bir zamanlar İpek Yolu'nun önemli duraklarından biriymiş. Kervanlara ve yolculara güvenli bir sığınak olur, ticaretin ve kültürün gelişimine katkıda bulunurmuş. Taş duvarları arasında nice hikâyeler barındıran bu yapı, aslında sadece bir han değil, aynı zamanda köklerimizden, tarihimizden gelen çok değerli bir mirasmış.
Ancak ne yazık ki, bu paha biçilmez eserimiz yavaş yavaş bir neslin gözlerinin önünde yıpranıp yok olmuş!
Yüzlerce yıl öteden bırakılan eserler, iyi bakıldığında değer biçilemeyen bir miras; kötü bakıldığında ise torunları uyutmak için anlatılan bir masal olur...
Ama hâlâ yol yakınken biz gerçeklerimize dönelim.
Dünya Tarihine Sahip Çıkarken Biz Neden Daha Duyarsızız?
Dünya genelinde tarihi eserlerin turizmdeki yeri ve ekonomik değeri büyük önem taşıyor. Paris'teki Eyfel Kulesi'nden Roma'daki Kolezyum'a, Mısır'daki piramitlerden Çin Seddi'ne kadar her bir tarihi yapı, milyonlarca turisti kendine çekiyor ve ülkelerin ekonomisine milyarlarca dolar katkı sağlıyor. Bu eserler sadece birer yapı değil, aynı zamanda ulusal kimliklerin, kültürel zenginliklerin ve geçmişle gelecek arasındaki bağların somut kanıtlarıdır. Devletler, özel kuruluşlar ve hatta bireyler, bu hazineleri korumak, restore etmek ve gelecek nesillere aktarmak için büyük çaba harcıyorlar. Çünkü biliyorlar ki, geçmişini koruyan toplumlar, geleceğine de daha sağlam adımlarla ilerler.
Peki ya biz? Alanya gibi her yıl milyonlarca turisti ağırlayan, doğal güzellikleriyle övünen bir kentte, yüzlerce yıllık Şarapsa Han neden bu denli kaderine terk edildi?
Alanya'nın gözbebeği olması gereken Şarapsa Han, hak ettiği ilgiyi ve değeri neden göremiyor? Tarihimize sahip çıkma bilincimiz ne yazık ki çoğu zaman sadece sözde kalıyor. Binlerce yıllık mirasımız gözümüzün önünde yıpranırken, bizler sadece seyrediyoruz. Bu sessizlik, bu ilgisizlik bize emanet edilen koca bir tarihi gelecek nesillerin elinden almak demektir.
Şarapsa Han, sadece bir yapı değil, aynı zamanda Alanya'nın kimliğinin, tarihinin ve ruhunun bir parçasıdır. Bu kadim yapıya, ona yakışır bir şekilde sahip çıkmak, hepimizin sorumluluğudur.
Bu eser acilen aslına uygun olarak restore edilerek kamu yararına hizmet edecek bir kültür ve sanat merkezine dönüştürülmelidir. Belki bir müze, belki bir sergi alanı, belki de dönemsel kültürel etkinliklere ev sahipliği yapan bir mekân olabilir. Ama ne olursa olsun, tarihimizden koparılmamalı, ticari kaygılara kurban edilmemelidir. Bu han, bir zamanlar kervanların ve yolcuların güvenle konakladığı bir durakken, şimdi ise gelecek nesillere aktarılmayı bekleyen bir bilgi ve ilham kaynağına dönüşebilir.
Elbette bu tip çalışmalarda karşımıza çıkacak zorluklar hep aynı olmuştur: Yıllarca süren proje çalışmaları ve kaynak aktarımında bütçe yetersizliği. Ancak bu zorluklar aşılamaz değildir. Şarapsa Han'ın korunması ve geleceğe aktarılmasına yönelik olarak kapsamlı bir koruma ve restorasyon projesi geliştirilmeli, sürdürülebilir fonlama mekanizmaları oluşturularak kamu, özel sektör ve uluslararası kuruluşların desteği alınmalıdır. Han, çok fonksiyonlu bir kültür ve sanat merkezi olarak yeniden ayağa kaldırılmalıdır.
Buradan tüm yetkililere sesleniyoruz: Alanya'nın kalbinde atması gereken bu tarihi miras, daha fazla beklememeli, daha fazla yıpranmamalıdır. Geçmişimize sahip çıkmak, geleceğimize yapacağımız en büyük yatırımdır. Şarapsa Han'ın sessiz çığlığına kulak verin ve bu paha biçilmez eseri hak ettiği ilgiye ve değere kavuşturmak için somut adımlar atın! Bu sorumluluk hepimizin omuzlarındadır; gelin, bu tarihi hazineyi hep birlikte ayağa kaldıralım.
Esen kalın...