“Alanya Turizm Meclisi”ne ne dersiniz?

Öyle ya, Kültür Bakanı(!) Günay turizm sektörünün sekiz önemli kuruluşundan oluşan bir üstyapının temelinin Turizm Meclisi adı altında atılmasına önayak olduysa, benzeri bir oluşum, kendi ölçeği ve bileşenleriyle de olsa neden Alanya...

Öyle ya, Kültür Bakanı(!) Günay turizm sektörünün sekiz önemli kuruluşundan oluşan bir üstyapının temelinin Turizm Meclisi adı altında atılmasına önayak olduysa, benzeri bir oluşum, kendi ölçeği ve bileşenleriyle de olsa neden Alanya gibi turizm bölgelerinde hayata geçmesin? Hatta turizmden kazanç elde etme mekanizmasının(!) giderek çeşitlendiği, karmaşıklaştığı ve vahşileştiği; dolayısıyla yeni sorunları da beraberinde getirdiği yörelerdeki çözüm önerileri neden piramidin tepesindeki Turizm Meclisine ulaşıp, onların karar alma süreçlerini de etkilemesin?Aslında ecnebi(!), bizim ne hikmetse meclis diye adlandırdığımız bu üst yapıyı Tourism Authority, Association, Bond, Board diye neredeyse milattan öncesinden beri söyleye ve her şeyden önemlisi gerçekleştiregelmiş! Siyasetten ırak tuttuğu kurumlarının gücü ile bir turizm otoritesi olarak devlet katında söz sahibi olmuş. Onun için, bugünün iktidarının giremediği çok az alandan birisi olan turizm sektöründeki bu yeni atağın altında buzağı aramamakla işe başlamak gerekiyor.Alanya’ya gelirsek; turizm hareketlenmesinin haziran sonunu bulduğu, doluluğun yalnızca temmuz ve ağustos olmak üzere artık iki ay ile sınırlandığı bir beldede sızlanmalar yıllar geçtikçe artıyor. Çünkü emlak ve buna bağlı inşaat sektörünün kendini Alanya için vaz geçilmez kıldığı bir ortamda turizm ikinci planda kaldı. İlçede artık turizm politikalarını belirleyici toplantılar, konuşmalar yapılmıyor. Acentelerin Alanya için biçtiği kalibredeki(!) konuğa razı bir hava esiyor. Alanya’nın bir turizm otoritesi yok. Böyle olunca da yakınmalar ve kötü gidişin suçlusu olarak en kolay yoldan belediye başkanı gösteriliyor…Aslında Alanya’daki turizm sektörünü oluşturan bileşenlerin temsilcileri var. Ama AKP iktidarının şehri ele geçirme çabaları şehirdeki dengeleri, güç odaklarını değiştirdi. Oda ve dernek yöneticileri iktidarın şehirdeki sözcülerinden bağımsız hareket edememeye başladı. Gazipaşa Havalimanındaki komedyayı(!) savunmak bile iktidarın Alanya’daki müdürlerine(!) düşüyor… İktidara yakın olmanın prim yaptığı bir ortamda, oda ve dernek yöneticileri, üyelerinin hakkını koruma adına kuralsızlığa göz yumabiliyor… Yıllardır Alanya turizmine yön veren köklü dernekler ise sus pus durumundalar. Daha fenası, örneğin otelciler, gemisini kurtaran kaptan şeklinde, bencilce bölgesel temelde örgütlenmelere gidiyor… Turizm rantının iki aya sıkışması, pastadan pay alacakları hırçınlaştırıp, çatışmaları hızlandırabiliyor…Adı ne olursa olsun, Alanya’nın turizm geleceği adına vizyon geliştirebilen ya da çok güncel, sıradan gibi görünen sorunları masaya yatırıp, ilgililerle teması tek elden yürüten bir çatı kuruma gereksinim var. Bu kurum, Türkiye Turizm Meclisinin kuruluş amaçlarının 2. maddesinde belirtildiği gibi, “Kamuoyunu doğru ve düzenli bilgilendirmeli” . Örneğin, mart ayındaki fuarlara gidip geldikten sonra, “Bu yıl tek haneli artışlar bekliyoruz”, ya da, “25 Mayıs’tan sonra Alanya full” söylemleriyle beklentiyi yükseltmekten vazgeçilmeli. Eğer kurumun kendisi söylemiş ve gerçekleşmemişse halkı yanıltmanın hesabını vermeli.Birinci maddesinde ise “turizmin Türkiye ekonomisindeki önemini vurgulamak” var. Bu konu ilçe ölçeğinde de çok önemli. Çünkü ne yazık ki Alanya halkına turizm getirisinin ne olduğunu yeniden, detaylıca anlatmak gerekiyor… Sürdürülebilir turizm için stratejiler oluşturmak Alanya’daki meclisin de görevleri arasında olmalı. Doğaya bağlı bir turizm modeli sürdüren Alanya’da, başta kum ve su olmak üzere doğal kaynakların korunmasına yönelik dersler verilmeli. Şehir merkezinde yapılan turizm ise çok daha çetrefilli. Burada insan kaynağı öne çıkıyor; hani şu eğitim şart dediğimiz!Sorumluluk alıp hesap veren, çok geniş bir yelpazenin sözcülerini barındırdığı için sorunlara geniş açıdan bakabilen, kimlikli bir üstyapı Alanya ve benzeri turizm beldeleri için bir gerekliliktir. Böyle bir otorite âdemi merkeziyetçi yani yerinden yönetimi benimseyen politikalar içerir. Ne dersiniz; eli kulağında olan büyükşehir yasası ile yetkileri merkezde, tek elde, hatta tek insanda(!) toplamak isteyen bir anlayış böylesi demokrat bir yapıya izin verir mi?