Alanya Toplumsal Dayanışma Derneği

YILLARDIR bu köşede, başıboşluktan azan 'motosiklet teröründen” söz ediyoruz. Kimse durumdan vazife çıkarıp, üzerine alınmıyor. Ne bu kenti yönetenler, ne bu kentin kanaat önderleri(!), ne bu kentin sivil toplum kuruluşları (!), ne...

YILLARDIR

bu köşede, başıboşluktan azan “motosiklet teröründen” söz ediyoruz.

Kimse durumdan vazife çıkarıp, üzerine alınmıyor.

Ne bu kenti yönetenler, ne bu kentin kanaat önderleri(!), ne bu kentin sivil toplum kuruluşları (!), ne de bu kentin turizmcileri…

!!??...

Evet turizmcileri.

Turizmden ekmek yiyenler yani.

Biz ne zaman, “motosiklet….” diye söze başlasak; anında kulaklarını tıkayıp, gözlerini kapıyor herkes.

Ne zaman bu konuyu açsak, herkes sütre gerisine çekiliyor, “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” ayağına yatıyor.

Oysa bu memleket bir turizm kenti.

Kuralları olmalı bu kentin.

Düzeni olmalı, disiplini olmalı.

Bu kentte yaşayan herkes, bu disipline uymalı; bu oyunu, yani turizmi, kurallarına göre oynamalı.

Turist, sessizlik istiyor, sükûnet istiyor, huzur istiyor.

Korkusuzca kaldırımlarda dolaşmak, alışveriş yapmak, güvenli bir şekilde karşıdan karşıya geçmek istiyor.

Dahası bu kent, Türkiye’nin vitrini ya da vitrinlerinden biri.

Tüm dünya, bu vitrini izleyerek Alanya’ya not veriyor.

Yeri gelmişken, yakın zamanda yaşadığım bir anımı anlatayım.

Atatürk Caddesi üzerindeki işyerlerinin birinde, işyeri sahibiyle kapı önünde ayaküstü sohbet ediyoruz. Bu arada işyeri sahibi arkadaşım, yabancı müşterisine “Alanya’yı nasıl görüyor, nasıl buluyorsunuz?” diye sordu.

Tam o sırada da kaldırım üzerinde, yüzsüzce korna çala çala yayalardan yol isteyen bir motosikletli geçiyor. Bu rezillik yetmezmiş gibi üstüne üstlük meşhur tek tekerimiz de motorunu şaha kaldırmış, bağırta bağırta cadde üzerinde seyrüsefer ediyor.

O hengamede herkes korkuyla karışık şaşkınlık içinde birbirine bakarken; sorunun muhatabı turist yanıt verdi.

İşte böyle görüyoruz.

Özetin güzelliğine, çarpıcılığına, canlılığına bakar mısınız?

“İşte böyle görüyoruz; işte böyle görünüyorsunuz…” dedi yekten…

Yerin dibine geçtik esnaf arkadaşımla birlikte.

Evet, yabancı gözler böyle görüyor ama bizim yetkililerimiz, bizim turizmcilerimiz yıllardır, hiçbir şey görmüyor.

Görmezden, duymaz, bilmezden geliyor.

İşte bu durum beni kahrediyor.

Derken,

Sonunda biri gördü.

Alanya Toplumsal Dayanışma Derneği.

Dernek Başkanı Canan Şencan Hanımefendi, kimselerin diyemediğini dedi ve haykırdı.

“…. Böyle turizm kenti mi olur?

Ben turizm kentiyim diyen bir yöre, böyle bir teröre nasıl izin verir?

Dağ taş bunlarla kaynar oldu. Caddede, sokakta, kaldırımda, refüjde, dağda, tepede, kıyıda ve hatta kumsalda…

Evet kumsalda…

Her yerde, her yerde ortalığı inlete inlete cirit atıyor bu magandalar.

Giderek artan bu terör, psikolojimizi bozuyor.

Gecenin bir yarısında, cadde ve sokaklarda akrobatik gösteriler yaparak, bilinçli olarak deldirdikleri egzozlarını patlatarak gürültü kirliliği yaratan bu magandalara, kim dur diyecek?

Huzur içinde uyku uyumaya hasret kaldığımız gecelere tekrar ne zaman kavuşacağız?...”

diyor ve kimselerin dillendirmediklerini, dillendiriyor.. (Bk. Bugünkü gazeteler)

Teşekkürler Sayın Şencan.

Bu terörden en çok etkilenen sektör olmasına karşın yıllardır üç maymunu oynayan turizmcilerin vermesi gereken tepkiyi siz verdiniz.

Teşekkürler kardeşim.

Derneğinize yakışan bir çıkış oldu.