"ŞU okullar olmasa maarifi ne güzel yönetirim" sözü, modası asla geçmeyecek bir serzeniş. Aslında bu sadece eğitimle sınırlı değil, hayatın her alanında karşımıza çıkan bir durum. Düşünsenize, sorunlar ve sıkıntılar olmasa, her yer güllük gülistanlık olsa biz gazetecilere ne kalırdı ki?
Ya da mutluluğun resmini çizen birer Abidin olur, hayatın keyfini çıkarırdık.
Daha tertipli düzenli bir şehir, ekonomik olarak kendine yeten bir halk, çevreye duyarlı, doğaya saygılı kurallara uyan vatandaş, başkasının haklarına ve yaşam tarzına saygı duyan bir anlayış, işinin ehli ve daha sorunlar oluşmadan çözen, 50 yıllık gelecek planı yapan yöneticiler; hepimizin hayalini kurduğu sevgi, saygı, empati ve mutlu bir hayat ne güzel olur.
Bunlar olmayınca eleştiriler başlıyor.
"Hep olumsuz şeyler yazıyorsunuz" eleştirisini çoğu zaman alırız.
Rahmetli Demirel'in "Petrol vardı da biz mi içtik?" sözünden ilhamla, her şey yolunda, esnaf mutlu, emekli mutlu, çalışan mutlu, işsiz umutlu da biz abartıyorsak bir özeleştiri yaparız elbette. Ama işin şakası bir yana, bizler çoğu zaman hatta her zaman toplumdan gelen şikayetleri ve sorunları yansıtıyoruz.
Bir turizm esnafı "Bu yaz öldük, bittik!" diyorsa, bunu yazmak ve tedbir alınması için farkındalık yaratmak zorundayız. Aynı esnaf üç beş yıl önce aynı şikâyeti yapmamışsa, ortada ciddi bir sorun var demektir.
Problemler hastalık gibidir; ihmal ettikçe ilerler ve öyle bir an gelir ki tıp bile çaresiz kalır.
Çaresiz kalmamak adına erken çözülen her sorun, mutlu halk, düzenli ve tertipli şehir demektir.
Hastaneden zamanında randevu alamayan, "Arıtma kokuyor, sular akmıyor, elektrikler sıklıkla kesiliyor" diyen vatandaş bir gerçeği haykırıyordur.
Turizmci şikâyet ediyorsa bir sorun vardır. İnşaat sektörü can çekişiyorsa sıkıntı büyüktür.
Trafik ve otopark şikayetleri dile getirilmezse bitecek, "Denizimiz kirleniyor" haberi yazmayınca deniz atlas mavisi olacaksa, toplu taşımada yaşanan yoğunluk ve hizmet standardı dile getirilmezse yüzler gülecekse...
O zaman bize de sanırım, dijital çağın getirdiği bu yeni düzende, sorunları "Görmezden gelme" algoritmaları üzerine uzmanlaşmış birer yazar olmaktan başka çare kalmazdı.
Zira tüm şikayetler silinse, her şey tozpembe bir filtreden geçirilseydi, gazete sayfalarımızda sadece güneşli plaj fotoğrafları ve çiçek açan kırların haberlerini görürdünüz. Hatta belki de yakında, "Sorunları yapay zekaya devretsek de biz gazeteciler de mutlu birer vatandaş olsak!" deriz. Ne de olsa, bu sorunları yazmasak, kim bilecek ki var olduklarını?
Esen kalın...