ALANYA
siyasetinde hipnotik telkin yöntemini bilinçli olarak kullanan bir isim, bugün itibariyle yok gibi gözüküyor, en azından benim açımdan.
Dilerseniz, en baştan başlayarak, aktif siyaset yapan bazı isimler üzerinden özele indirgenmiş değerlendirmeler yapalım.
Örnekse, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu.
Siyasete ilk başladığı dönemde, daha doğrusu AKP'den Antalya Milletvekili seçildiği ilk günlerde, ki bu 2002 yılına tekabül ediyor, daha hırçın, daha sert mizaçlı bir profil sergileyen, beğenmediği bir çalışma veya hareket gördüğünde muhatabını anında fırçalayan, bu yüzden bugün Alanya'daki pek çok eski ve halen aktif siyaset yapan ismin bu fırçalardan nasibini aldığı Bakan Çavuşoğlu, özellikle Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Başkanı olduğu dönemin ardından, ki bu da 2010 yılına tekabül ediyor, daha yumuşak mizaçlı, insanlara daha sevecen yaklaşan bir siyasi profil sergilemeye başladı.
Hitabet yeteneğinin, AKP'nin kurulduğu 2001'de yola beraber çıktığı Cumhurbaşkanı Erdoğan kadar iyi olmasa da, en azından üzerine giydiği "Bakan" gömleğinden sonra hitabetinin daha sindirilebilir olduğunu, daha makul bir seviyeye geldiğini söyleyebiliriz.
Hipnotik telkin yöntemi kullanmayan, ata yadigarı 60'lı 70'li yılların siyaset anlayışı üzerinden hareket edip insanlara daha fazla dokunan, daha fazla temas eden, yaşlıların elini öpüp, çocukların gönlünü daha fazla alan, halkın arasına karışıp birkaç saatliğine bile olsa kısa sürede onlardan biri olabilen Bakan Çavuşoğlu, Kabine'deki pek çok "Bakan" ağabeyi, ablası ve arkadaşına nazaran, bu özellikleri nedeniyle, halktan daha fazla karşılık bulabiliyor.
Özellikle, AKPM Başkanı olmasına da atıfta bulunarak, artık nevi şahsına münhasır bir klişe haline gelen, "Biz Avrupa'yı da yönetiriz, gelir Toroslarda koyun da otlatırız" sözü, Yörük kültürüyle yoğrulmuş, mayasında buram buram kırsallık kokan seçmen kitlesinde büyük karşılık buluyor.
Bakan Çavuşoğlu bu sözleri kitleleri etkilemek için özellikle, bile isteye söylemiyor.
Aksine; olanı, gerçeği, kendi doğasını yansıtıyor ve en önemli kazanımı da buradan geliyor.
Yüzde 80'i kırsaldan gelmiş, bir tık evveli kırsalda büyümüş seçmen, "Daha düne kadar şu dağlarda koyun çobanlığı yapmış, içimizden biri olan Mevlüt Bey Ankara'ya gidip koskoca Bakan olmuş" deyip rahatlıkla empati kurabiliyor Bakan Çavuşoğlu ile ve O ne zaman bir yerlere aday olsa ve akabinde seçilse, sanki kendi kardeşi, oğlu o makamlara gelmiş gibi sevinebiliyor, mutlu olabiliyor.
Bakan Çavuşoğlu'nun en büyük artılarından biri de, rahat ulaşılabilir olması.
Dünyanın en uzak köşesinde bir resmi ziyarette dahi olsa, işlerini bitirip oteline çekildiğinde, gecenin bir yarısı kendisini telefonla arayan kim olursa olsun geri dönüş yapıyor.
Hatta öyle ki, kendi ifadesiyle, bu bazen sıradan bir asfalt talebi, bazen bir sağlık hizmeti isteği dahi olabiliyor ve gecenin kaçı olursa olsun, o sorunun çözümü için ilgili makamları anında harekete geçirip kendisini arayarak medet umanların gönlünü fethediyor.
Dünyanın en ünlü sporcularıyla, Türkiye'nin en hatırı sayılır zenginleriyle Belek'te "bir zengin sporu" olarak algılanan tenis oynasa da, halk bundan da büyük mutluluk duyuyor.
Çünkü biliyor ki, Bakan Bey'in kökleri Toroslarda.
Tıpkı Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi, kendinden biri olarak biliyor O'nu, bu yüzden bağrına basıyor.
-DEVAMI YARIN-