Gönlü “ Alanya Sevgisi”yle dolup taşan insanlarımızın konuklarını, (onların yüreklerine de aynı sevgiyi doldurabileceğini sanarak) o coşkuyla, Alanya Kalesi’ne ya da Bektaş Seyir Terası’na çıkardıklarında; kendi duyumsadıkları hazzı, konuklarının da duyumsayacaklarını sanıyorlar.
Ama yanılıyorlar.
Çünkü onlar (konuklar) Alanya’yı, senin / benim gibi gönül gözüyle izlemedikleri için bizim görmezden geldiğimiz çirkin görüntüleri özellikle görüyor ve belleklerine nakşediyorlar.
Çünkü onlar, kanıksadığımız için bizim gözümüze çarpmayanları da görüyorlar.
Bu bakış açısıyla da doğal olarak gözlerine,ilk etapta beton yığınına çevirdiğimiz çarpık bir kent, soysuz binalar, sokaktan, caddeden başka her şeye benzeyen labirentler çarpıyor.
Siz istediğiniz kadar konuklarınıza;
“... Sen görme (ya da görmezden gel) cadde ve sokaklarımızın labirentliğini... Bırak sen binalarımızın üst üste, kucak kucağa oluşunu... Görmezden gel çatılarımızdaki demir yığınlarını...
Sen şu denizin, şu kalenin güzelliğine bak”deyip, durun…
Siz istediğiniz kadar konuklarınıza;
“Bak şu yeşillik(!) Alanya Belediye Parkı... Şu yeşil alan(!) Alanya Karayolları...” deyip, aklına çelmeye çalışın...
Onlar yine bildiğini okuyacak ve size;
“…Mahvetmişsiniz güzelim coğrafyayı, mahvetmeye de devam ediyorsunuz... Çok yazık...” diyecektir.
Ya da kibarlığından bunu yüzünüze karşı söylemeyecek, bu izlenimlerini daha sonra hiç anlatmaması gereken yerlerde anlatacaktır.
Sizin gibi gönül gözüyle izlemeyecek olanlara, kuş bakışı izletmeyin Alanya’yı...
Hele hele gündüz gözüyle Alanya’yı (kuş bakışı) hiç izletmeyin.
Rahmetli Duygu Asena, bunun en canlı örneklerinden biridir. Bu hanımefendi, kaleminden yararlanmak için bir tarihte Alanya’ya davet edilmişti.
Ancak Alanya, kendisine yanlış noktalardan izlettirildiği için, tam aksi oldu. Kalemiyle rezil etti Alanya’yı...
Konuklarınızı, beton yığınlarını (olabildiğince) arkanıza alabileceğiniz, salt denizi ve ince bir bant halinde sahili görebileceğiniz mekânlara götürün! Kentin içinde dolaştırın!
Ben öyle yapıyorum.
Öyle yaptığım için de daha az mahcup oluyor, daha az üzülüyorum.
* * *
Tabii bu önerim, konuklu seyirler için...
Eğer yanınızda konuğunuz yoksa (tam aksine) sizler, Alanya’yı sık sık bu noktalardan izleyin.
Çünkü insan eliyle yaratılabilecek en rezil çirkinlik ve mahvedilen bir güzellik, bu noktalardan çok daha belirgin görünüyor.
… …
Geçenlerde, Alanya’nın eğrisini doğrusunu (benim gibi) hem gönül gözüyle, hem de gerçek gözle gören bir dostumla kaleye çıktık.
Ortak şeyler saptadık birlikte...
Dedik ki;
“D.S.İ, Fidanlık İşletmesi, Orman İşletmesi, Karayolları gibi benzeri arsaları da ‘Bir an önce betonlaştırmak için’ yanıp tutuşanlar!...
Gelin kaleden izleyin gözünüzü diktiğiniz bu arazileri ve de çevrelerini...
Eminim vicdanlarınız sızlayacak, bu düşüncelerinizden derhal vazgeçeceksiniz.
Bırakın artık bu arazilerin peşini…
Ey siyaseti ve ahbap çavuş ilişkilerini kullanarak, imar planlarıyla yaz-boz tahtası gibi oynayanlar!...
Ey yolların ortasına inşaat yapanlar, yapılmasına izin verenler, bunlara göz yumanlar!...
Ey yeşil alanları hunharca talan edenler, ettirenler!...
Sizler de gelip bu noktalardan izleyin eserlerinizi(!)...
Yarattığınız iğrençliklerin boyutlarını görüp, hazırlıklarınızı ona göre yapın...
Bu dünyada ihya olduğunuz ama öbür dünyada bu yaptıklarınızın hesabını verirken çok zorlanacaksınız...”
* * *
Yıllardır bu köşeden haykırıp duruyorum; “Kent disiplini... Kent disiplini... Kent disiplini...” diye...
“Kent disiplininin” ne olduğunu ya da ne olmadığını çıkıp bu noktalardan görün...
Bir çatısız binaların rezil ve iğrenç görüntülerini izleyin, bir de kentsel dönüşüm sonrası yapılan çatılı binaları izleyip kıyaslama yapın.
Örneğin güneş enerjisi denen iğrenç görünümlü nesnelerde “Kent disiplini” uygulanmazsa, ortaya nasıl rezil görüntüler çıkıyor, onları görün...
Çıkın bu noktalardan izleyin Alanya’yı ve artık ayılın...
Hatta hiç değilse yılda bir ya da iki kez meclis ve encümen toplantılarını bu noktalarda yapın...
Ben bu noktalardan Alanya’yı her izlediğimde ya da dost meclislerinde konu bu noktaya geldiğinde;
“...Bu rezil görüntülerden kurtulmak için, eski yeni ayrımı yapılmadan tüm binalara çatı zorunluluğu getirilmeli... Çatıların tümünde, kaplama malzemesi olarak ‘Yeşil şıngıl’ kullanılmalı... Güneş enerjilerine boyut, biçim ve renk olarak bir standart getirilmeli... Güneş enerjileri, reklam panosu gibi kullandırılmamalı... Tüm güneş enerjileri aksamı “Koyu yeşile” boyanmalı...
VE TÜMÜ BİR ÇELİK PLATFORM ÜZERİNDE TOPLANMALI.
Ancak o zaman, bu rezil ve iğrenç görüntüler, bir nebze olsun alalanabilir (kamufle)” der, dururum...
Siz de Alanya’yı gerçekçi bir gözle bu noktalardan izleyin, siz de aynı görüşe sahip olacaksınız.
Aklın yolu bir çünkü...