17
ve 19 Nisan 2019 tarihli yazılarımızda; Alanya, çarpıla çarpıla, betonlaşa betonlaşa büyüyor (hatta buna büyüme de denmez OBEZLEŞİYOR) dedik; dört bir yandan ses geldi.
Yeni yazmıyoruz, yeni değinmiyoruz bu konulara. 1985 yılından bu yana yazıyor, uyarmaya çalışıyoruz.
Uyarmaya çalışıyoruz da ne oluyor; biz yazıyoruz, biz okuyoruz.
Bakın, ta 8 Mart 2013 tarihinde yazmışım.
Demişim ki;
“
Alanya turizminin yeni yeni palazlanmaya başladığı 80’li yılların ilk yarısı…
Pazarlama derdi yok, fuarlara katılma derdi yok, reklam derdi yok, acentelerin kahrını çekme derdi yok…
Alanya Almanların komşu kapısı gibi; bir gelen, ertesi yıl yine geliyor…
Alanyalı turizmciler, acentelerden bir sonraki yılın (hatta daha sonraki yılların da) parasını peşin alıp, öyle bağlantı yapıyor; o peşinatlarla ya tesislerini yeniliyor ya da yeni tesis(ler) yapıyor.
O günkü acente sahipleri, bugünkü acente sahipleri gibi de değil; daha bonkör, daha mütevazı, daha anlayışlı, daha hoşgörülü… Zaten hepsi hepsi üç beş acente…
* * *
80’li yılların başı, benim Alanya’ya yeni geldiğim tarihler.
Yıllarını tarıma vermiş bir banka müdürü olarak; bu boyutlarda turizmle, ilk kez Alanya’da tanışıyorum ama dışarıdan biri olduğum için de olayları daha yansız, daha nesnel değerlendirebiliyorum.
Zaman zaman dönemin önde gelen Alanyalı kanaat önderleriyle tartışıyoruz.
Onlara, “…Şimdilik her şey güzel gibi görünüyor ama bu böyle gitmez ve gitmeyecek, yeni seçenekler yaratmak lazım…” diyor, örnekler veriyorum.
* Otellerin, eğlence merkezlerinin, konutların bu denli iç içe olması doğru değil, bu alanları birbirinden ayırmak lazım…
* Bakın Roma’da, nerdeyse Alanya’nın dörtte biri kadar bir alan, araç trafiğine kapalı. Bu alanda ulaşım tramvaylarla sağlanıyor. Turizm böyle oluyor, böyle yapılıyor. Aynı ortamı burada da oluşturmak gerekir.
* Alanya Havalimanı’nın temellerini bugünden atmak, en azından yerini bugünden belirleyip, kamulaştırma işlemlerine başlamak lazım…
* İçerisinde şelalelerin, göletlerin, hayvanat bahçelerinin yer aldığı geniş parklar, temasal botanik bahçeleri yapmak lazım…
* Festivaller için amfiteatr(lar) lazım…
* Kolay ve albenili ulaşım için teleferik(ler) lazım…
* Geniş yollar, viyadükler, alt ve üst geçitler lazım…
* Geleceğin Alanya’sı da düşünülerek çok kapasiteli ve çok amaçlı açık ve kapalı otoparklar lazım…
* Bugün bunlar olmayabilir ama yarınlarda bunlara mutlaka ihtiyaç duyulacak, yapılmak istenecektir. O nedenle bunların yerlerini bugünden belirlemek, imar planlarına işlemek, işletmek lazım… Yarın bunları yapacak yer bulamaz, dövünürsünüz sonra…” diyorum.
Alanya’nın o tarihlerdeki kanaat önderleri, gülüp, geçiştiriyor…
* * *
Hedefsiz, plansız, programsız Alanya, hızla betonlaşmaya, bunun kaçınılmaz sonucu olarak da hızla çarpılmaya başlıyor.
Daracık duracık labirentimsi caddeler, sokaklar ortaya çıkıyor. Hiçbir sokak, hiçbir sokağı; hiçbir cadde, hiçbir caddeyi karşılamıyor.
İmar planlarıyla yazboz tahtası gibi oynayarak, yolları daraltarak, parselleri kaydırarak yaratılan vatandaş memnuniyetleri, matah bir şey sanılıyor.
Kişisel çıkarların önünü sorumsuzca açan, suyun başındaki etkili ve yetkili sorumsuzlar; Alanya’ya ne denli büyük kötülük yaptıklarının farkında olmuyorlar. (Aslında farkındalar da umurlarında olmuyor demek daha doğru.)
Herkes günlük yaşıyor, yarını gören, yarınları düşünen yok.
Kent kültürü yok, kentleşme bilinci yok, gelecek vizyonu yok, geleceğe yatırım yok.
Yenilik yok, var olan güzelliklerin üzerine güzellik koyma isteği yok.
Yeni seçenekler bulup çıkarma düşüncesi ve girişimleri yok.
* * *
Oysa günümüzde olduğu gibi o günlerde de yurtdışı seyahatlerine yoğun ilgi var.
Alanya’nın kaderiyle oynayan etkili yetkililerin ağızlarına bakılırsa, dünyada gezip görmedikleri yer, gezip görmedikleri ülke yok…
Dünyayı bu denli gezen ve gören gözlerin olduğu bir toplum, nasıl olur da dış dünyada gördüklerini ve yaşadıklarını; tesislerine, mesleklerine ve yaşadıkları ortama yansıtmaz; insanın aklı havsalası almıyor.
Bir Allah’ın kulu da çıkıp; “Yurtdışında şöyle bir güzellik gördüm, bunu yaşam bölgemde ya da görev bölgemde gerçekleştireceğim…” demiyor.
Demiyor çünkü gittiği yerlerde hiçbir şey görmüyor, sadece boş boş bakıyor ve dönüp, geliyor.
* * *
İşimiz düşüyor, soruyoruz; “Belediye Başkanı nerede?”
Yanıt, “Yurt dışında…”
“Feşmekanca daire amiri nerede?”
Yanıt, “Kardeş şehirde…”
“Filanca meclis üyesi?”
Yanıt, “Rusya’da…”
“Ne zaman teşrif edecekler?
Yanıt, “Şu tarihte…”
O tarihte gidiyorsunuz, yine yok.
Soruyorsunuz, “Şimdi nerede?”
Yanıt, “Feşmekanca turizm fuarında…”
… …
* * *
Helal hoş olsun.
Gidecekler elbette
Gidecekler, gezecekler, görecekler ki, vizyonları gelişecek.
Ancak burada temel bir incelik var.
Ne o?
Gö-re-cek-ler…
Ama görmüyorlar.
Boş boş bakıp, dönüyorlar.
Sorun da burada işte…
Şu kadar yıldır Alanya’dayım; yurtdışında gördüğü bir güzelliği Alanya’ya taşıyan, bir Allah’ın kuluna henüz tanık olmadım.
Alanya hasbel kader böyle yönetildi, hâlâ da böyle yönetiliyor.
Yıl 2019. Dağlar, tepeler, ovalar imara açıldı, açılmaya devam olunuyor.. Hâlâ tek bir düzgün sokak, tek bir düzgün cadde yok.
Alanya , çarpıla çarpıla obezleşmeye devam ediyor.
Yazarın notu: Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Hocam Yılmaz Büyükerşen’i, HİLMİ TOKUŞ’a sorun. Birlikte yurt dışında çok bulundular. Büyükerşen, yurtdışına çıktığı zaman ne yapıyor?