Alanya... Alanya...

Uzunca bir süredir yazamadım. Tam bir maraton koşusu yaşadım diyebilirim. Eskişehir, İstanbul, Adana Tüyap Kitap Fuarı… Hele bu sonuncusu hem büyük bir mutluluk, hem de bir eziyetti. Belli ki Adana acıkmış bu tür etkinliklere. Yağmura çamura...

Uzunca bir süredir yazamadım. Tam bir maraton koşusu yaşadım diyebilirim. Eskişehir, İstanbul, Adana Tüyap Kitap Fuarı… Hele bu sonuncusu hem büyük bir mutluluk, hem de bir eziyetti. Belli ki Adana acıkmış bu tür etkinliklere. Yağmura çamura aldırmadan doldurdu Adanalılar fuar salonunu.
Ta İskenderun’dan gelen İkem okulu öğrencileri kitaplarını imzalatmak için sıraya girdiğinde ise, koridorda, öteki ziyaretçilerin geçebileceği yer kalmadı.
Bir yazar için daha büyük mutluluk olabilir mi?
Çeşitli okullarda sunum yaptım Adana’dayken. Her sunum, inanılmaz bir keyif oldu benim için. Sırada Malatya falan var…
Ama Alanya’ya dönüş, tam bir eziyetti. Uçağımız bir buçuk saatin üstünde rötar yapınca, eve gelmem sabahın 4.30’unu buldu. Neyse ki, 724transfer.com’un servis aracı, keyifli bir yolculuktan sonra bizi Alanya’ya ulaştırdı…
Sabah uyandığımda, sabah dediğim, saat 13.00 sularında, Alanya ışıl ışıldı. Arada bir yağmur serpiştirse de, güneş aydınlık yüzünü gösteriyordu hemen. Kitabımı elime alıp balkona çıktım, yüzümü güneşe dönerek bir süre keyifle okudum.
Sahil yoluna inip o abartılmış sivrisinek sesine benzer motosikletlerin cayırtısına karşın, keyifle yürüdüm.
Yürürken dikkatimi çekti. Adana’da, pek çok araç kırmızı ışığa aldırmadan karşıya geçiveriyordu. Vals yapar gibi salınan pek çok motosiklet, hareket halindeki taşıtların arasından birkaç metre öteye geçebilmek için kıvranıyordu. Kimse hız sınırlarına aldırmıyor, bunlara uygun araç sürenlerin ardından korna çalıyordu. Hoparlörlerden verilen ezan sesleri, özellikle sabah ezanında, çocuk, yaşlı, hasta demeden herkesi uykusundan ediyordu. Bacası yüksek bir noktaya konumlanmamış olduğu için, tüm kebapçıların kokusu koca kenti sarmıştı. Belli bir saatten sonraki yüksek müzik yasağına kimse uymuyordu…
Ama güzel Alanya’mızda bunların hiçbirini göremiyoruz ne mutlu ki… Değil mi?
İğneyi kendimize, çuvaldızı başkasına…
İmdiiiii… Bu yazıya “Alanya… Alanya…” başlığını koyuşumun nedeni, az önce izlediğim kötünün kötüsü bir Bodrum tanıtım filmi. “Bodrum Bodrum”… İnanın estetik açıdan da, iletim açısından da daha kötüsü olamaz… Her şey çok amatörce yapılmıştı, gerçekten çok kötü bir tanıtım filmiydi. Ama internet’te vızır vızır izleyici buluyor bu film, kötü bir biçimde de olsa, Bodrum’un tanıtımını yapıyor.
Merak ettim, Alanya Belediyesi’nin ve ALTAV’ın sitelerine girdim, öyle bir tanıtım filmi göremedim.
Alanya Belediyesi’nin sitesinde, 8. Alanya Caz Festivali’ni görüntüleyen 4 adet klip vardı. Amatör kameralarla, bu işi bilmeyenler tarafından çekişmiş olduğunu bas bas bağıran dört klip.
İçim cızladı.
Alanya ki, o kadar ulusal ve uluslar arası etkinliğe konukluk yapıyor… Ötesinde ne desem boş…
Un var, şeker var… Helvayı yapmak için, karıştıracak kişi mi bulunamıyor koca Alanya’da? Ona da yaklaşık 50 yılın (tamı tamına 43 yıl olmuş bu mesleğe yönetmen, yazar ve hoca olarak emek vereli) sinemacısı olarak ben gönüllü olurum a dostlar… Senaryosunu yazarım, daha önce başarılı filmlere imza atmış profesyonel bir ekip de gelir, filmi çeker.
Alanya’ya ciddi ve nitelikli bir tanıtım filmi gerekiyor bana sorarsanız.
“Her yerde tanınıyor Alanya” demeyin sakın. “Ayşe Teyze’nin ACE”si de her yerde tanınıyor ama P&G milyonlar harcıyor reklam filmlerine, daha fazla tanıtmak ya da kendini unutturmamak için.
Bana sorarsanız, Alanya’nın konuklarına sunduğu, özel bir yaşam biçimi. İyi bir yönetmen ve profesyonel bir ekiple çok güzel bir tanıtım filmi çekilebilir güzel Alanya’mız için.
Elimizdekileri çok iyi değerlendirmeliyiz.
Başta sayın Sipahioğlu olmak üzere, ilgililerin dikkatine saygıyla sunarım.
Bu arada, birkaç gün içinde küçük bir maratona daha çıkacağım. Ben F klavye ile yazarım, her yerde Q klavye var. Onunla yazamıyorum. Önümüzdeki birkaç gün daha, uçuk-kaçık yazılarımı yazamayabilirim, bağışlayın. Sanırım büyüklerimiz bu F-Q klavye sorununu çözümleyecekler yakında ama o zaman da binlerce Q klavye yazarı ne olacak bilemiyorum… Önlemi erken almazsan, sonunda tökezleyiverirsin, der bir ata sözü.