Aklımızı başımıza toplamalıyız (2)

DİNSEL kardeşliği öne çıkararak Ortadoğu'ya açılmayı, Arapların sevgi ve sempatisini kazanmayı önemseyen Erdoğan, başlangıçta İsrail–Filistin çelişkisinde iki tarafça da kabul edilen arabulucu konumundayken, birden bire Filistin...

DİNSEL

kardeşliği öne çıkararak Ortadoğu’ya açılmayı, Arapların sevgi ve sempatisini kazanmayı önemseyen Erdoğan, başlangıçta İsrail–Filistin çelişkisinde iki tarafça da kabul edilen arabulucu konumundayken, birden bire Filistin saflarında yer alıp, her alanda İsrail’e tepki göstermeye, ağır eleştiri ve suçlamalarda bulunmaya başladığında, Müslüman Araplar Türkiye’ye ve Erdoğan’a sempati duyarken, o ülkelerin yöneticileri Erdoğan’a içten içe kızıp, zaman zaman da tepki gösteriyorlardı.

Bakın bugün Arap Birliği Irak-Türkiye çelişkisinde Irak’ın yanında yer alıp bizi kınayabildi.

Erdoğan Arap Baharı laflarına aldanıp bahara yelken açmaya çalışırken, Arap kışının felaketiyle karşılaşabileceğini aklının ucundan bile geçirmedi.

Suriye rezilliğini de, içinden çıkılmaz bir bela haline getiren de Erdoğan ve Davutoğlu’nun yanlış politikaları.

Aslında atalarımız “Ne Şam’ın şekeri, ne Arap’ın yüzü” diyerek çok doğru söylemişler.

Bir ülkenin bir başka ülkenin iç işlerine bu denli karışmasının ne kadar yanlış olduğunu hep birlikte görüyoruz.

Erdoğan Beşar Esad’a kaşı çıkarken, şimdi de çevremizdekiler Erdoğan’a karşı çıkıyorlar.

Erdoğan ne ekiyorsa onu biçmeye başladı.

Bu Erdoğan’ın kişisel sorunu olsa diyecek lafımız olamaz ama bu sorunlar topyekun ülkemize ve ülke insanımıza ağır bir fatura olarak çıkıyor.

Birinci Dünya Savaşı'nda Araplar bizi sırtımızdan vurmadı mı?

Osmanlı İmparatorluğu emperyal bir yayılma içinde olmasına karşın, bunu sömürgeciliğe çevirememiş, kendi kültürünü işgal ettiği yerlere yerleştiremediği gibi, oraların kültürlerinden etkilenme saçmalığı içine girmiştir.

Suriye, İran ve Rusya ile tam anlamıyla papaz olmuşken, şimdi de Irak’ı karşımıza almış durumdayız.

PKK terör örgütü, gözünü karartmış, Kürt halkına kan kusturmakla meşgul.

Doğu ve Güneydoğu’daki kimi kentler yaşanmaz hale geldi.

Güvenlik güçlerimiz, her alanda ve her yerde kahramanca ve kelle koltukta, kalleşçe saldırılara karşı mücadele veriyor.

Ülkemizin sorunları giderek çeşitleniyor ve çok tehlikeli boyutlara doğru tırmanıyor.

Böylesine kritik bir süreçte, toplum olarak, siyasi ve ideolojik kaygı ve hesaplarımızı bir kenara bırakıp, her tür kutuplaşmadan uzak durarak, sırt sırta verip, güçlü bir dayanışmaya yelken açmak zorundayız.

Gün kavga günü değil, bir yumruk olup, her tür güçlüğe ve düşmanlığa karşı savaşma günü.

- BİTTİ -