“Ah bu zamane gençleri… Ne kadar da farklılar biz yetişkinlerden. Şöyle bir dönüp kendi dönemime bakıyorum bir de dönüp şimdikilere bakıyorum ve kendimi onları hayretle izlemekten alamıyorum.” diyen birçok yetişkinden birisiyseniz eğer bu yazı serimiz eminim ki sizin de çok ilginizi çekecektir.
Neredeyse bütün yetişkinlerin günümüzün gençleri hakkındaki ortak inançları; kafasını kuma gömen deve kuşu misali bugünün gençlerinin de kafalarını akıllı telefonlarına ya da tabletlerine gömdüğü şeklindedir. Hayatları çevrelerindeki büyüklerin onları övmelerinden değil facebook, twitter, instagram gibi sosyal medya kanalları üzerinden aldıkları like’lardan ya da sokakta oynadıkları birdirbir, kör ebe, yakar top gibi oyunlardan değil candy crush, LOL, PUBG gibi yeni dönemin en trend ekran oyunlarının level’larını geçmekten ibaret.
Ekranlarla bu kadar içli dışlı olan gençlere bakıp da aklınıza “N’olcak bu gençlerin hali?” sorusunu getirmeme ihtimalimiz yok tabii ki. Bu soru sadece bugünün ekran bağımlısı gençlerine bakınca akıllara gelen bir soru değil işin aslı. Aynı soru milattan önceki yıllarda da karşımıza çıkıyor. Rivayete göre zamanın birinde halk bir araya gelir ve Aristo’nun kapısını çalıp gençlerle ilgili şikayetlerini “N’olcak bu gençlerin hali?” diyerek dile getirirler. Aristo’nun cevabı “Siz gençken sizlerin babaları da gelip aynı soruyu sizler için sormuştu” olur.
Her dönemde yetişkinler, dönemin gençlerinin davranışlarının kendi davranışlarından taban tabana zıt olduğunu dile getirerek onların davranışlarını açıkça eleştirmiş ve hayal kırıklıklarını dile getirmiştir. Örneğin M.Ö.800’de Hesiod yetişkinler için “Günümüz gençleri öyle umursamaz ki, ileride ülke yönetimini ele alacaklarını düşündükçe umutsuzluğa kapılıyorum. Bizlere, büyüklere karşı saygılı olmayı, ağır başlı davranmayı öğretmişlerdi. Şimdiki gençler kurallara boş veriyorlar. Çok duyarsızlar ve beklemesini bilmiyorlar.” cümlelerini kullanırken; Sokrates ise “Günümüz gençliği lüksü seviyor. Davranışları kötü; büyüklerine karşı saygısızlar ve sadece lak lak etmeyi biliyorlar, büyükleri odaya girdiğinde artık ayağa kalkmıyorlar; ana babaları ile çatışıyor, öğretmenlerine kafa tutuyorlar ve sadece tüketmeyi biliyorlar.” diyerek yetişkinler ve gençler arasındaki farklılıkları vurgulamıştır.
Milattan önceki dönemlerde kurulan bu cümlelerin benzerlerinin günümüz gençleri için de kurulduğunu iş gezilerinde, arkadaş ortamlarında, katıldığım söyleşilerde ya da bir kafede arka masamda oturan yabancıların sohbetlerinde duydum. Bu nasıl bir paradokstu böyle? Bundan binlerce yıl önce yetişkinlerin aklındaki “N’olcak bu gençlerin hali?” sorusunun bugün de geçerliliğini koruması…
Öyle görünüyor ki binlerce yıl geçse de yetişkinler gençleri olumsuz değerlendirmeye devam ediyor. Çünkü farklı zaman dilimlerinde yaşasak da gençleri kendi zaman dilimimize göre değerlendiriyoruz. Örneğin bir araştırma sonucuna göre 2000 ve sonrasında doğan gençlerin aktif olarak bilgisayar kullanım yaşı 8 iken internet kullanım yaşı 9’dur. Cep telefonu kullanım yaşı ise 10’dur. Peki, biz yetişkinlerin bilgisayar ile tanışma yaşı kaç? Ya aktif olarak internet kullanmaya başladığımız yıllar ve sosyal medya ile tanışmamız ne zaman oldu? İlk cep telefonumuza ne zaman sahip olduk? Günümüz gençleri hızla gelişen ve değişen teknolojik dünyanın içine doğmuşken biz bugün yaşadığımız bu gelişmeleri hayal bile edemiyorduk belki de…
İşte bu yüzden gençler kafalarını ekranlara gömüp arkadaş olmayı, sohbet etmeyi, oyun oynamayı bu platformdan yürütürken bizler birebir iletişimi, sokak oyunlarını ve açık havayı tercih ediyoruz. Bizim gibi olmayan gençleri de etiketliyor ve onları eleştiriyoruz.
Bizim gibi olmayan gençleri ötekileştirmemek için yapabileceklerimizi bir sonraki yazımızda ele alacağız.
Görüşmek dileğiyle sevgili okurlar…