ADAMLIKTIR
mütevazılık…
Erdemdir…
Olguluktur…
Sosyalliğin, sinerjinin, empatinin, sağlıklı ilişkilerin anahtarıdır.
Güzel şeydir mütevazılık…
… …
Dünkü yerel gazetelerimizde, Alanya Belediye Başkanı Adem Murat Yücel’in; Büyükşehir Yasası zırvalığıyla, belediyeleri kapatılıp, mahalleye dönüştürülen, Alanya’nın 16 beldesinin önceki dönem(ler) belediye başkanlarıyla toplantı yapmasını; hepsinden öte de onlara hitap şeklini okuyunca, bunları düşündüm.
Sayın Başkanın, adam gibi adamca yaklaşımını yani…
Adem Başkan, şöyle seslenmiş konuklarına o toplantıda; “…Bölgenin refahı ve ortak paydası için beni eleştirmekten çekinmeyin. Eleştirilmekten keyif alırım ben… Çünkü eleştirilerin, benim göremediklerimi, görmeme; düşünemediklerimi düşünmeme neden olacağını bilir, kulak kesilirim o eleştirilere. (…) Sizler beldelerinize, yıllarca hizmet ettiniz. Beldelerinizin eksiğini gediğini bizlerden daha iyi bilirsiniz. Yön verin, yönlendirin bizleri…”
… …
Konuşmanın zarafetine, inceliğine ve güzelliğine bakar mısınız?
“Eleştirin beni…” diyor; “Eleştiriler beni incitmez, göremediğim şeyleri bana gösterir; düşünemediğim şeyleri bana düşündürür…” diyor.
“İşte” dedim, “İşte bu…”
Böyle olmalı yaklaşım.
Böyle olmalı, böyle kurulmalı ilişkiler.
Böyle oluşturulmalı ortak akıl.
… …
Gazeteci Alper Kutay kardeşim çok güzel bir twit atmış. Demiş ki; “Kudretli yönetici, ‘şeker’ gibi olmalı, çayda erir gibi karışmalı topluma… ‘Zeytinyağı’ örneği, ben hep üstte olayım dememeli…”
Ne güzel betimlemiş, ne güzel ifade etmiş Alper kardeşim…
Eski bir bürokrat olarak söylüyorum, böyle olmalı yönetici.
Şeker gibi olmalı, çayda erir gibi karışmalı topluma.
Toplumdan soyutlamamalı kendini, topluma tepeden bakmamalı; her an, her şekilde toplumun içinde olmalı.
Eleştirilere açık olmalı, onlardan yararlanmalı.
Günümüzün en tepesindeki malum zat gibi “alçak dağları ben yarattım…” dememeli. “Her şeyi ben bilirim, ben yaparım, her şey ben karar veririm, ben, ben, ben, ben…” dememeli.
Sıkıntımız burada işte…
Günümüzde kimse, “Yoğurdum ekşi” ya da “Ekşi galiba… Bunun üzerinde bir düşüneyim/düşünelim…” demiyor artık.
Eleştiriye tahammül edemiyor hiç kimse.
“Vay sen bunu nasıl dersin, vay sen bunu nasıl yazarsın!” deyip, dikiliyor karşına…
Oysa demeliyiz kardeşim.
Herkes demeli.
Dozunu kaçırmadan eleştirmeli/eleştirmeliyiz.
Eleştirilen(ler) de eleştiriyi kabul etmeli, kendine çeki düzen vermeli.
Hizmetin sağlıklısı anca böyle alınır…
Sağlıklı sonuca böyle ulaşılır.
Akıl bunu emreder.
Böyle yapılır doğru şeyler.
Budur demokrasi.
Budur çağdaş yönetim.
… …
Teşekkürler Adem Başkan.
Genç yaşta oturduğun o koltuğa, giderek yakışıyorsun…