ABD'nin Azerbaycan ve Türkiye ile ilişkileri

BAŞKANLIK seçimlerinden bir süre geçse de şu an dünyanın gözü Amerika'da. Şöyle ki, seçimlerden sonra Amerika'nın dış politikasında olası değişiklikler hakkında uzmanlar fikir yürütüyorlar. Onlar Washington'un Azerbaycan...

BAŞKANLIK

seçimlerinden bir süre geçse de şu an dünyanın gözü Amerika'da. Şöyle ki, seçimlerden sonra Amerika'nın dış politikasında olası değişiklikler hakkında uzmanlar fikir yürütüyorlar. Onlar Washington'un Azerbaycan ve Türkiye yönünde atabileceği adımlar üzerinde duruyorlar. Meselenin dikkat çeken yönü şu ki, Donald Trump hatta bazı Avrupa devletleri başkanlarından önce Azerbaycan ve Türkiye yönetimi ile telefonda konuştu. Üstelik ABD'nin yeni başkanı her iki ülke ile işbirliğini daha da geliştirmek niyetinde olduğunu açıkça söyledi. Bunlara uzmanlar tabi ki farklı fikirler verdiler. Ermeni uzmanların ise kıskançlığı ve objektif olamaması açıkça hissedilmektedir. Onlar Amerika'nın bölgede iki Müslüman ülkesine daha fazla ağırlık vermesini hazmedemiyorlar. Ama realite budur ve asıl olan şu ki, Azerbaycan'la Türkiye bağımsız politika yürütüyor, tüm devletlerle eşit yapıcı işbirliğine ağırlık veriyorlar.
Azerbaycan'ın bağımsız politikasını Trump beğeniyor. Dünya politikasında gözlemlenen ciddi değişiklikler ışığında Güney Kafkasya'nın jeopolitik öneminin daha da arttığını görüyoruz. Uzmanlar ABD'deki başkanlık seçiminden sonra bu eğilimin daha da güçleneceği kanaatindedirler. Bunun birkaç jeopolitik sebepleri vardır. Öncelikle batının enerji güvenliğinin sağlanmasında bu bölgenin hissedilecek rol oynadığına dikkat çekiyorlar. Diğer konu terörle mücadele ile ilişkilidir. Amerika bu yönde çabalarını artırmayı planlıyor. Nihayet, Beyaz Saray için güvenilir ortakların olması önemli şarttır.
Analistler küresel politikadaki risklerden ABD'nin nasıl sigortalanmak istediğini kavramaya çalışıyorlar. "Realpolitik" taraftarları daha sert bir dış politika yürüterek her yerde Amerika'nın ilgisini savunmayı teklif ediyorlar. İdealistler ise Amerikan değerlerini yaymayı tercih ediyor, ancak bu zaman engel çıktığında, askeri güç kullanmayı göz ardı etmiyorlar. Somut olarak, Washington jeopolitik çıkarları ile değerlerini birbirine uyarlanarak dünyaya kabul ettirmelidir. Joseph Nye bu amaca ulaşmak için "yumuşak güç" ile "sert gücün" sentezi olan "akıllı gücü" uygulamak fikrini öne sürmüştür.
Şimdi yorumcular Trump'ın bu değerlendirmelerden hangisine öncelik vereceği ile ilgili analizler yapıyorlar. Beklenen şu ki, Amerika'nın yeni yönetimi "realpolitik" idealizmin sentezine ağırlık verecek. Bu ise, önceki dönemlerden farklı olarak, her bölgede gerçek güce sahip güvenilir devletlerle işbirliğine daha fazla yer verilebilir. Burada önceki dönemlerde olduğu gibi, dini kaygıya yer olmamalıdır. Böyle olursa, Washington'un politikası tüm dünyada fiyaskoyla sonuçlanacak. Onun gerçeği dikkate alarak dış politika yürütmek planı boşa çıkacak. Artık Washington'un daha gerçekçi tutum konuşma çizgisine girdiğini gösteren belirtiler kendini gösteriyor.
Bu bakımdan bazı uzmanları ABD'nin Türkiye ve Azerbaycan politikası daha çok ilgilendiriyor. Onlar Amerika'nın yeni cumhurbaşkanının bu ülkelerin liderleri ile temaslarını değerlendirmeye çalışıyorlar. İlginçtir, Trump hem İlham Aliyev, hem de Recep Tayyip Erdoğan'la artık telefonla konuştu. Üstelik bunu bazı Avrupa devletlerinin başkanları ile ilişki kurmadan önce yaptı. Azerbaycan Cumhurbaşkanı ile görüşmesinde Amerika'nın cumhurbaşkanı işbirliğinin geliştirilmesinden yana olduklarını özellikle vurguladı. Trump ayrıca Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev hakkında çok güzel şeyler duyduğunu dile getirdi.
Tabii ki bu ilişki Washington'un Azerbaycan'la yapıcı işbirliği çerçevesinde ilişkileri geliştirme isteğini ifade ediyor. Bazı çevrelerin, özellikle Ermenilerin beklediğinin aksine, Amerika'nın yeni cumhurbaşkanı da Azerbaycan'ın devlet başkanına bir siyasetçi ve ülke başkanı olarak büyük saygısını ifade etti. Üstelik bunu Ermenistan yönetimi ile iletişim kurmadan önce yaptı.
- DEVAM EDECEK -