Türkiye’nin en büyük kültür ve sanat etkinliklerinden birisi olan Tüyap İstanbul Kitap Fuarı 12 Kasım 2011 Cumartesi günü 30. kez kapılarını açtı. 30. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı 600 yayınevi ve sivil toplum kuruluşunun katılımı, 200 etkinlik ve yüzlerce imza ile kitapseverleri buluşturdu. Fuara ayrıca 35 ülkeden yayınevleri, telif ajansları ve konuk yazarlar katıldı. Tüyap İstanbul Kitap Fuarı, 20 Kasım günü sona erdi.
Fuarın bu yılki onur yazarı Ferit Edgü. Ferit Edgü’ydü, çağdaş Türk Edebiyatının en önemli yazarlarından biri. Çok yönlü bir yazar olan Edgü, öykü, roman, şiir, deneme dallarında ürünler verdi. 1936 doğumlu Ferit Edgü, Türk resim sanatıyla ilgili olarak Abidin Dino, Yüksel Arslan, Bedri Rahmi, Eren Eyüboğlu, Füreya, Aliye Berger ve Ergin İnan’ın yaşamlarıyla ilgili araştırma kitapları da yayınladı.
Fuara katılım çok yoğundu. Özellikle 10.00-14.00 saatleri arasında okulların yoğun bir biçimde fuarı ziyarete geldiği gözlemlendi. Öğrenciler, yazarlarla buluşup kitaplarını imzalattılar, fotoğraf çektirdiler.
Benim, beş gün boyunca (15-19 Kasım) kitaplarımı imzaladığım Yapı Kredi ve Can Çocuk standları, çocuklarla cıvıl cıvıldı.
Yazarların çocuklarla buluşması her zaman bir şenlik havasında olur. Soruların arkası kesilmez. En çok sorulan sorulardan biri, “Konuları nasıl buluyorsunuz?” olur. Öğretmenlerinin uyarılarına karşın, sevdikleri yazarın yanından ayrılmak istemez çocuklar. İstemeseler de giderken, o buluşmanın heyecanını gözlerinde, yanlarında götürürler.
Daha önce de yazmıştım, kimi öğretmenlerimiz ne yazık ki turistik bir gezi gibi algılıyorlar fuar ziyaretini. Sıra halindeki öğrencilerini salonların koridorlarında, kitaplara bakmalarına, dokunmalarına izin vermeksizin dolaştırıp görevlerini yapmış oluyorlar. Neyse ki bu yıl iyice azalmıştı onların sayısı.
Kimi öğretmenlerimiz ise saat veriyorlar çocuklara, “Şu saatte servisin önünde buluşalım,” diye. Öğrenciler diledikleri gibi geziyorlar fuarı. Tadını çıkarıyorlar…
Bu yıl fuarda yazar dostlardan yalnızca Fatih Erdoğan, Mavisel Yener ve Aytül Akal ile karşılaşabildim. Öğrencilerin gösterdiği ilgiden onlar da çok hoşnuttu doğrusu. Çocuklar her zamanki cıvıltılarıyla sarmıştı çevrelerini. Yazık, fuarın bu yılki onur yazarı Ferit Edgü’yle karşılaşamadım. Benim “ustam” saydığım yazarlardan biridir Edgü.
Bir izlenim: Çocukların çoğu, kitaba nasıl bakılır, nasıl kitap seçilir bilmiyorlar. Kitabın kapağına bakıp, birkaç sayfayı tırt diye geçtikten sonra, bir başka kitaba geçiyorlar. Kitap karpuz değil ki tıklayarak seçesin. Her kitabın arka kapağında kısa bir tanıtım yazısı vardır. Onu okumak gerekir. Bunu yapan öğrencilerin sayısı çok az. Öğretmenlerimizin öğrencilerine bunu öğretmeleri gerekmez mi?
Ne çok şey bekliyoruz şu öğretmenlerden de…
Birkaç okuldan davet aldım okullarında sunum yapmam için. Ama tek okul için kalkıp İstanbul’a gitmek pek eziyetli. Adı “uçakla gitmek” olsa bile yolculuk ortalama altı saat sürüyor. Yayınevlerine yönlendirdim onları. Yakın tarihlerde birkaç okulda sunum yapmak daha az yorucu oluyor benim için.
Sunumların soru-yanıt bölümünde çok ilginç sorular gelir çocuklardan. En ilginç sorulardan biri Çatalhöyük Öyküleri’ni okumuş olan bir çocuktan gelmişti.
“Çatalhöyüklüler kakalarını nereye yapıyorlardı?”
Hiç düşünmediğim bir konuydu bu benim. Bilgi edindiğim belgelerde de geçmiyordu böyle bir konu. O kadar çok bilinmeyen var ki Çatalhöyüklüler hakkında… Bu da onlardan biri.
Sahi, Çatalhöyüklüler kakalarını nereye yapıyorlardı?