2B bilmecesi

4 Mart'taki köşe yazımın başlığı 'Yağmacılara destek” şeklindeydi. Yazıda yağmacılara destek vermiyor, destek veren siyasileri eleştiriyordum. Konuyu salt 2B açısından ele almamıştım. Belli bir genelleme içinde, yıllar boyu...

4 Mart’taki köşe yazımın başlığı “Yağmacılara destek” şeklindeydi.
Yazıda yağmacılara destek vermiyor, destek veren siyasileri eleştiriyordum.
Konuyu salt 2B açısından ele almamıştım.
Belli bir genelleme içinde, yıllar boyu devam edip gelen büyük kentlerdeki gecekondu furyasına dönük kamuya ait arazilerin yağmalanması ve bu yağmaya, oy kaygısıyla siyasilerin çanak tutup sonra da kitabına uydurmaları sayesinde, bugün o gariban denen gecekondu sahipleri köşe oldu.
Bu yağmada yer almayan vatandaşların avuçlarını yalamaları bir yana, bu yağmayı yapan uyanıklara “Zavallı garibanlar” diye sahip çıkıp desteklemişlerdi bile!
Bu macera dolu filmin senaryosu 1950’lerde başlamış, birinci, ikinci, üçüncü şeklinde bölüm bölüm bu film bugüne dek gündemimizde kalma başarısını göstermiş durumda.
Bu gecekondu olayı özünde.
Bal gibi, kamu arazilerinin yağmalanmasıydı.
Bu yağmanın kaymağını büyük ölçüde mafya yedi.
İmitasyon yani taklit ürünlere gelince.
Bu konuda ne söylenebilir ki?
Burada da, müdahaleye gariban esnaftan başlatma yerine, suyun başına gitmekte yarar var.
Gelelim asıl konumuza.
4 Mart’taki yazım, bu içeriğe yakınken, bu konuyu, neden bir defa daha ele aldın diye soracağınızdan eminim!
MHP İlçe Başkanı Sayın Cafer Uyar sağ olsunlar, 2B konusunda beni bilgilendirmek için bir araya gelmemizi önerdi ve partide buluştuk.
Başkan bu konuda dersine çok iyi çalışmış.
Önünde bir sürü dosya ve de tapu var.
2B'ye giren arazilerin, köylerin, evlerin, cami ve okulların resimleri çekilmiş.
Bu yerlerin eskiye dayalı emsal alım satım rayiç fiyatlarıyla, bugün biçilen fiyat arasındaki uçurumdan, bölgesel özelliklerden, daha bir sürü detaydan, eğitimci birikimiyle beni aydınlatmaya ve de bu konuda bilgilendirmeye çalıştı.
Yani, dört dörtlük bir çalışma.
Başkanın çalışmalarını görüp açıklamalarını dinlediğimde, konuyla ilgili 4 Mart’taki yazımdaki değerlendirmelerimle aynı noktadayım.
Sanırım başkan, benim, siyasilerin oy kaygısına dayalı olarak, bu arazilerin bedava hak sahiplerine verilmesini istemelerine dönük eleştirime takılmış!
Bu arazilerin rayiç bedel belirlemesinde, belli yanlışlıkların, tutarsızlıkların ve de çelişkilerin olduğu bir gerçek. Önceki yazımda da bu kaygımı zaten dile getirmiştim.
Her alanda olduğu gibi, bu konuda da, doğru ile yanlışın, günahkar ile günahsızın aynı kazanda yanabileceğini düşünüp, adil bir uygulamaya gidebilmek için, gerekli önlemlerin alınmasını, herkes gibi benim de istemem kadar doğal ne olabilir?