Türkiye Cumhuriyeti Devleti 2022 yılının ikinci çeyreğinde yüzde 7.6 büyüdü. Türkiye birinci çeyrekte ise yüzde 7.3 büyümüştü.
Türkiye'nin ihracatı % 13,4 artarken, ithalatı ise % 41.4 arttı. Bir ürünü ihraç etmek için üç ürün ithalat yapmak zorundayız. Yaptığımız ithalatın % 79'u ara malı , % 12'si yatırım malı ve % 9'u tüketim malı. Temmuz döneminde yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayi ürünleri ihracatı içindeki payı sadece % 2,8'dir.
Bu tablo Türkiye Cumhuriyeti Devleti adına endişe verici çünkü bu ülkede teknolojinin olmadığı anlamına gelmektedir.
Uluslararası alanda söz sahibi olmak için ileri teknolojiye yönelmek zorunluluk haline gelmiştir. Rekabetin çok yoğun olduğu dünya ekonomisinden teknolojiden yararlananlar değil, teknoloji üretenler pay almaktadır. Dünya piyasalarında rekabet edebilecek ürünler ortaya koyamayan ülkelerin ekonomileri zayıflayacak ve ülke kendisini bir ekonomik darboğaz içinde bulacaktır.
Gelişmiş ekonomilerde teknolojik gelişmeler uzun vadede ekonomik büyümenin ve gelişmenin itici faktörü olarak karşımıza çıkmaktadır. Teknoloji yoğun üretim ülkeye yüklü miktarda ekonomik girdi sağlayacağından ülkede, Çin gibi, hızlı bir ekonomik kalkınma ve büyüme görülecektir.
Bir devletin kendi teknolojisini üretiyor olması ve ürettiği bu ürünleri de ihraç edebilir konumda olması, ülkenin gelişmişlik düzeyini gösteren faktörlerin başında yer alır. Yüksek teknoloji ihracatı ile yüksek teknolojiye dayalı üretimde bulunan beşeri (insan kaynaklı) sermaye arasında güçlü bir bağ vardır.
Türkiye yoğun bir beşeri sermayeye sahip bulunmaktadır. Ancak bilgi ve teknoloji kavramları üzerine yoğunlaşan bir iktisadi hareketlenme eksikliği nedeniyle Türk sanayisi ve kurumları mevcut beşeri sermayeden yararlanamamaktadır. Beşeri sermayenin sahip olduğu nitelikler, öncelikle üretim ve tüketim biçimini şekillendirmektedir. Beşerî sermaye nitelik açısından önemli bir düzeyde ise yüksek teknoloji ürünleri ihracatını artırmaktadır.
Yüksek teknolojiyi edinebilmek, özümsemek, ekonominin ilgili etkinlik alanlarına yayarak kullanır hale gelebilmek; teknolojinin kaynağı olan bilimi üretebilme yönünde derinleştirebilmek bir süreçtir. Bu süreci düzenli ve sistemli bir temel üzerine oturtabilmek için eğitim-öğretim sisteminin geliştirilmesi, AR-GE kurumları, üniversiteler ve üreticilerin işbirliği içerisinde olmaları önem taşımaktadır. Yüksek teknoloji ürünlerini üretmenin pek çok nedeni vardır.
Türkiye coğrafi konumu gereği askeri olarak da güçlü olmak zorundadır. Bunun en önemli yolu yüksek teknoloji ürünlerini üretebilmekten geçmektedir. 1950'lerden beri sorun olan cari açığı düşürmenin en önemli yolu yüksek teknoloji ürünleri ihraç etmekten geçmektedir.
İhracata yüksek teknoloji yoğunluğu oranı % 2.8. İthalatta yüksek teknoloji oranı % 9.6. Türkiye Cumhuriyeti yöneticileri bu sorunu çözmeden ne çalışanlara umut ettikleri ücreti verebilir ne de ülkede refah sağlayabilir.
Milyonlarca öğrenci ve yüz binlerce öğretmen için 2022-2023 Eğitim öğretim yılı başladı. Bilgi çağının bir parçası olmak için eğitim sistemimizin üretmeye yönelik yapılandırılması kaçınılmaz. Üretim mutlaka eğitim sistemine entegre edilmeli. Eğitim sistemi değiştirilerek, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde üretim iklimi yaratılmalı.
Devlet kurucu, Cumhurbaşkanı ve Baş Öğretmen Atatürk "...İlim ve fen nerede ise oradan alacağız ve her ulus ferdinin kafasına koyacağız. İlim ve fen için kayıt ve şart yoktur" demiştir.
Bilgi güçtür... Tüm öğretmen ve öğrencilerimize yeni eğitim öğretim yılında başarılar dilerim.