27 Nisan muhtırası da soruşturulmalıdır

Bildiğiniz gibi, 9. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in görev süresi sona ermiş olduğundan, yeni Cumhurbaşkanı seçimi gündeme gelmişti. AKP'nin mecliste büyük bir çoğunluğu vardı ve kendi içinden birisinin seçilmemesi için bir...

Bildiğiniz gibi, 9. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in görev süresi sona ermiş olduğundan, yeni Cumhurbaşkanı seçimi gündeme gelmişti. AKP'nin mecliste büyük bir çoğunluğu vardı ve kendi içinden birisinin seçilmemesi için bir sebep yoktu. Öteden beri oluşan uygulamalarda bu hakkı AKP'ye veriyordu. Başbakan ve AKP Genel Başkanı R.Tayyip Erdoğan, hükümetin Dış İşleri Bakanı ve eski Başbakan Abdullah Gül’ü aday olarak ilan etti. Ne var ki, Abdullah Gül’ün eşi Hayrunisa Gül başörtülü bir hanımdı. Bu durumu, öteden beri laikliğe aykırı gören ve siyasete müdahale etmeyi huy edinmiş olan Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt imzası ile kabulü asla mümkün olmayan bir bildiri yayınladı. Bildiride şu husus, özellikle ön plana çıkmaktadır: "Son günlerde, Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde öne çıkan sorun, laikliğin tartışılması konusuna odaklanmış durumdadır. Bu durum, TSK tarafından endişe ile izlenmektedir. Unutulmamalıdır ki, TSK bu tartışmalarda taraftır ve laikliğin kesin savunucudur. Ayrıca TSK yapılmakta olan tartışmaların ve olumsuz yöndeki yorumların kesin olarak karşısındadır, gerektiğinde tavrını ve davranışlarını açık ve net bir şekilde ortaya koyacaktır. Bundan kimsenin şüphesi olmaması gerekir." Bu bildiri veya muhtıra ile TSK açıkça meydan okumakta 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül hatta 28 Şubatta olduğu gibi hükümeti devirerek idareye el koymayı planlamış oluyordu. Muhtıranın sonunda ise şu açıklama yapılıyordu: "Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk’ün ‘Ne mutlu Türküm diyene’ anlayışına karşı çıkan herkes Türkiye Cumhuriyetinin düşmanıdır ve öyle kalacaktır." Bu ifade TSK'nin kesin tavrını ve düşüncesini ortaya koymaktadır. Bu, o zaman da, bugün de suçtur ve soruşturmayı gerektirir. Ancak, AKP hükümeti, geçmişte yapılan hatalar gibi davranmamış, "Genelkurmay, Başbakanlığa bağlı bir birimdir" ifadesini açıklayarak, TSK'ne "Artık yeter, DUR" demiştir. Ne var ki, hükümet, bu bildiriyi yayınlayan ve açıkça, "Bildiriyi bizzat ben yazdım" diyen Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt hakkında herhangi bir işlem yapılmamıştır. Sonradan anlıyoruz ki, Cumhurbaşkanı A.Necdet Sezer’in, hükümetin alacağı herhangi bir kararı veto edeceği kanaatine varılmıştır. Her ne olursa olsun, madem ki, darbe yapanlar, muhtıra yayınlayanlar hakkında yasal kovuşturma yapılmaktadır. O zaman bu muhtırayı yayınlayanlar hakkında da kanuni soruşturmanın başlatılması gerekirdi.Bu suretle, ihtilalleri yapanlar, muhtıra yayınlayanlar, iki de bir mevcut hükümetleri devirenlerin yargıda hesap vermelerinin son versiyonu da hesaba çekilmeli, böylece ülkemiz ve milletimiz bu tortulardan arınmalıdır. Her kes kim olursa olsun, millete hesap verecektir, hesap vermelidir.