Hadi şöyle bir arkamıza yaslanalım da yılın sonuna yaklaşırken bir muhasebe yapalım. Nerede neler olmuş, neler olabilir? Bölge bölge incelesek sanki daha iyi olacak gibi. Önceliği Amerika’ya veriyorum. Zira Çin ile yaşanan tarife savaşı, bir o yandan bir bu yandan gelen karşılıklı salvolar sadece iki ülkeyi değil tüm dünyayı etkiliyor. Hükümetin kapanmasıydı, FED’in bağımsızlıydı derken küresel ölçekte fiyatlamalar etkilenecek.
ABD ile Çin arasındaki ekonomik ve jeopolitik gerilimler, küresel piyasalarda risk algısını sürekli diri tutuyor. Özellikle yarı iletken teknolojileri, yapay zekâ ve kritik mineraller üzerindeki rekabet, stratejik bağımsızlık hedeflerini ön plana çıkarıyor. Asıl savaş da işte tam da bu. “Stratejik Bağımsızlık”
ABD’nin Çin menşeili bazı teknoloji ürünlerine yönelik yeni kısıtlamaları, hem tedarik zincirlerini hem de küresel üretim maliyetlerini etkiliyor. Bu durum, uzun vadede enflasyonist baskıları canlı tutarken, yatırımcıları savunma, enerji ve emtia sektörlerine yönlendiriyor.
Çin’in buna karşılık olarak ABD tahvillerindeki pozisyonunu azaltması ya da azaltma tehdidi, baskı oluşturabilir. Bu gelişme, özellikle gelişen ülke para birimleri için risk unsuru yaratıyor.
Küresel ticaret hacmindeki olası daralma, emtia fiyatlarını da etkileyebilir. Çin’in büyümesinin yavaşlaması, sanayi metalleri ve başta petrol olmak üzere enerji talebinde düşüşe yol açarken, bu durum ABD’de enflasyonun bir miktar gevşemesine katkı sağlayabilir. Ama diğer yandan küresel büyüme endişelerini artırır.
Sonuç olarak, ABD-Çin gerilimi kısa vadede ABD varlıklarını desteklerken, uzun vadede küresel ticari parçalanmayı derinleştirerek sistemik bir risk yaratabilir.
Fed’in faiz politikası 2025 yılının son çeyreğinde piyasaların en belirleyici unsurlarından birisi olacağı kesin.
Enflasyondaki yavaşlama sinyalleri, faiz indirim beklentilerini artırmış olsa da, Fed temkinli duruşunu sürdürüyor.
Asıl savaş yine bir bağımsızlık savaşı ABD Merkez Bankası bakalım rüştünü ispat edebilecek mi?
Faiz indirimi beklentileri ise hisse senetlerinde “mini ralli” yaratma potansiyeline sahip. Hani şu meşhur “Noel baba” rallisi için belki tetikleyici olur.
Fed’in söylem tonundaki ufak bir değişiklik bile piyasa yönünü sert şekilde etkileyebilir.
Bu nedenle yatırımcılar, FOMC toplantı notlarını yakından izliyor.
Ayrıca faiz kararı sadece ABD değil, gelişmekte olan piyasaların fon akımlarını da şekillendiriyor.
Yüksek faiz, dolar likiditesini çekerken; faiz indirimi risk iştahını artırabilir.
Aaa bir de ABD’de “government shutdown” yani hükümetin kapanması meselesi var. Piyasalar açısından belirsizlik yaratan faktörlerden bir başkası.
Hükümetin geçici bütçe anlaşması sağlayamaması durumunda federal kurumların bir kısmı faaliyetlerini durdurmak zorunda kaldı.
Bu durum, özellikle kısa vadeli kamu harcamalarında gecikmelere neden oluyor.
Ekonomik verilerin açıklanmasının aksaması yatırımcıların karar alma süreçlerini zorlaştırır.
Hisse senetlerinde volatilite artışı beklemek oldukça gerçekçi bir yaklaşım bence. Özellikle kamu harcamalarına bağlı sektörlerde düşüşler görülebilir. Savunma, altyapı, sağlık ve kamu ihalelerine bağımlı şirketler olumsuz etkilenir.
Ancak kapanmanın daha fazla uzamaması durumunda bu etkiler hızla telafi edilebilir.
Şimdilik burada noktayı koyuyorum. Yazının devamı niteliğinde bir sonraki yazım Avrupa ile ilgili olacak. Ve nihayetinde Türkiye değerlendirmesi yapacağım. Kalın sağlıcakla.